Özel Notlar

LK banner 2016

01:52:41
 2/05/2024

Kendini inceleyen az sayıdaki insan, bir iş yaparken kendi irademi mi kullanıyorum yoksa başka bir iradenin etkisi altında mıyım diye düşünmekte ve kendi durumunu incelemektedir. Bu konuyu değişik bir tarzda izah etmeye çalışacağız. Fakat bu konunun anlaşılması da diğer bir çok konular da olduğu gibi  bazı ön bilgileri gerektirmektedir.

 

Bedenin yönetiminde şart olan irade hürriyeti veya özgürce hareketlerin kaynağı insanın neresinde veya nesinde bulunmaktadır ve irade hürriyetinin kendisi nedir? Önce bunların bilinmesi gerekir ki insan iradesini kullanıp kullanmadığını bilsin.

Şimdi bu konuda bazı bilgilere sahip olduğunuzu farz ederek irade hürriyetinin ne olduğunu, nerede olduğunu ve önemini basitçe izah etmeye çalışalım.

 

Sizin bir maddi bedeniniz ve onu da kontrol eden bir  varlığınız var. Maddeler manyetik alanlarından kontrol edilir. Maddeyi kontrol eden varlıktır. Varlık, manyetik alan bağlantısını koparırsa beden kontrol dışı kalır ve dağılır. Koparmaz ise bu defa bedene tam hakim olduğu için bedeni istediği gibi yönetmiş olur, yani robot gibi kullanmış olur ve özgür irade diye bir şey olmaz. Yani bir iş yapan robot konuşursa ben yapmadım başkası tarafından bana yaptırıldı der. Özgür iradesinin olmadığını dolayısıyla yaptığı işin herhangi bir sorumluluğunu üstlenemeyeceğini, bu sorumluluğun kendini kullanarak iş yaptırana ait olduğunu söyler ve robot haklıdır.

 

Şimdi sizde özgür irade bulunmaktadır; bunun buradaki yeri neresidir.

 

Yani kendi bedeninizi kendi özgür iradenizle idare ettiğinizi düşünürken, irade hürriyetinizi kime bağlarsınız. Varlığınıza bağlarsanız o zaten maddeyi manyetik alanlarından direkt kontrol ediyordu. Eğer varlığınıza bağlarsanız, irade hürriyetinizi ona teslim etmiş olursunuz ve o zaman sizdeki özgürlük ortadan kalkar. Maddeye, yani beyin maddesine bağlarsanız, bu defa da maddede görünen hareketlerin varlığa ait olduğu bilgisine ters düşer. Siz varlık veya beyin değil, insansınız.

 

Burada beynin, bedeni yönetirken kullandığı bir sistemin bilgisini hatırlamak gerekir. Beyin, bedenin bir organını idare ederken, sinyalleri taşıyan yollar ikiye ayrılmıştır. Bu sinyallerin gidip geldiği yollara sempatik-parasempatik sinir yolları denmiştir. Bunları incelemek için her türlü kaynağı rahatça bulabilirsiniz. Bir organın çalışma düzenini ayarlayan sinir yollarını ve sinyallerini örnek olarak alalım, ve bir lambanın yanması için şart olan iki kablo gibi düşünelim. Varlıktan beyin merkezine bir kablo bağladığınızı varsayınız. Bu merkezden itibaren kontrol edilen organlara giden kablolar da ikişer ikişer çatallaşmaktadır. Çatallaştığı her noktada bir düzenek var. Şimdi, bir lambayı yakan iki kablodan bir üçüncü kablo daha çıkarmak isterseniz, her ikisinden faydalanan bir düzenek daha gerekir, ki bu da onlara bağımlı fakat ekstra iş yapmaya hazır üçüncü bir kablo olur.

 

Buradaki iki kablodan birisini varlık yerine koyup diğerini de beden yerine koyarsanız bu üçüncü kablo her ikisinden beslendiği halde hiçbiriyle direkt bir bağlantısı olmaz. Burada anlatılmak istenen şey, üçüncü kablo yerine geçen özgür iradenin diğer iki kabloya, yani varlığa veya bedene doğrudan doğruya bağlı olmadığı ayrıcalığıdır. Her ikisiyle de ayrı ayrı iş yapabilir, fakat bu üçüncü kablonun var olabilmesi için diğer iki kablonun var olması şarttır. Teknik bilgiye sahip olanlar bu düzeneği ve çalışma sistemini bilirler.

 

Şimdi başka bir açıdan bakalım. Maddeler manyetik alanlarından kontrol edilirken, bu faaliyet sırasında (yani alış veriş yapılırken) yüke, tesirlerin kararlılığına, amacına ve özelliklerine göre madde ısınır, yani beden ısınır. Alış veriş kesilirse maddedeki ısı hızla düşer, yani beden soğur. Burada bazılarının akıllarına başka sorular da gelir, acaba varlık soğuk mudur, sıcak mıdır. Bu soru, manyetik alan soğuk mudur sıcak mıdır, demektir. Isıyı manyetik alanın faaliyeti meydana getirdiğine göre manyetik alan ne sıcaktır nede soğuktur.

 

Maddeyle alışveriş sırasında, ısıyla birlikte bir miktar manyetik alan da yayılır. Bu, tesirin maddeyle olan sıkı faaliyetinin sonucunda ortaya çıkan bir manyetik alandır. Bu manyetik alanın kaynağı da maddeyi kontrol edene bağlıdır. Kısaca bu manyetik alan, hem maddenin hem de maddeyi kontrol edenin haricinde açığa çıkmaktadır. Kökeni, varlığa dayalı olarak açığa çıkan bu manyetik yayılım veya uzantı, insanın bilincidir. Bu bilincin esası ve aslı ise dolaylı yoldan maddeyi kontrol edende, yani insanın varlığında bulunmaktadır.

 

Şimdi açığa çıkan bu manyetik çıkıntıyı, yani uzantıyı kullanarak varlık tarafından sıkı sıkıya kontrol edilmekte olan bir maddeyi, siz de kontrol etmeye kalkarsanız onun bu kontrolünün haricinde, dışarıdan müdahale etmiş olursunuz. Yani maddenin tümü üzerinde, asıl kontrol edenin haricinde bir etkide bulunmuş oluyorsunuz. Burası irade hürriyetinin bulunduğu yerdir.

 

Buradan yapılan bir müdahale, kökeni varlığa dayanmakla birlikte onun özgür kalan bu kısmından kendi kendisine yapılmış olur. Yani özgür iradenizle ve bilincinizle maddenin tüm hareket ve fonksiyonlarını etkiliyorsunuz, kontrol ettiğinizi zannediyorsunuz. Maddenin parçaları veya ayrıntıları yani beden hücrelerinin ve organlarının faaliyeti yine asıl kontrol edenin elindedir. Bunlara ikisinin haricinde bulunan siz müdahale edemiyorsunuz. Zaten görüyorsunuz bir organınızı asıl kontrol eden, düzensiz çalıştırmaya başladığı zaman siz o organa söz geçiremiyorsunuz, sizi dinlemiyor. Sanki kendi kafasına göre çalışıyor yada onu kontrol eden başka biri varmış gibi davranıyor. Bunu hissedebilirsiniz. Varlık bu durumdan faydalanmak için, ve siz de başka türlü müdahalelerde bulunmak için başka türlü hareketler yapmak zorunda kalıyorsunuz. Değişik metotlar uyguluyorsunuz. Bunların tümü ve yaptığınız tüm girişimler varlık için kıymetli materyallerdir. Düzensizlik, sebebi olan bir sonuçtur. Onun düzenli veya düzensiz yani nasıl çalışması gerektiğini yine varlık ayarlamaktadır.

 

Bu sıkı sıkıya bağlı olan manyetik idarede duygular da öyle, içinizden söküp atamazsınız. Onu, içinize öyle bir işlemiş olarak bilirsiniz ki kendinizden bir parça olarak görürsünüz ve ayıramazsınız. Hatta kimi zaman başınıza bela olur. Kendiniz, kendinize bela olursunuz. Kendinizle mücadele edersiniz, sizin istediğiniz gibi olmasını istersiniz, hakim olmaya çalışırsınız. Fakat yine de kendi bildiği yoldan gittiğini, ve sizi çok da kaale almadığını ve etkili olamadığınızı fark edersiniz. Ve siz, bilincinizle ve özgür iradenizle kendi kendinize müdahale ederek hakim olmaya çalışırsınız. Ve o zaman, bunun dünyanın en zor işi olduğunu anlarsınız. Bunları bu kadar birbirinden ayırdık fakat, bir motorun bir parçası diğer parçalarla birlikte çalışır. bunlar da varlığın kontrolündedir.

 

Fakat işte bu müdahale, bedeni asıl kontrol edenin dışından yapıldığı için, en küçük bir müdahale, en küçük bir başarı, en küçük bir hakimiyet, binde bir dahi olsa en küçük bir efor, beden idaresinin sıkı sıkıya bağlı otomatizması dışından, ekstradan yapıldığı için, yani bilincinizle ve özgür iradenizle yaptığınız için, en küçük bir mücadelenin, en küçük bir müdahalenin, meydana getireceği tüm sebep ve sonuçlarından sorumlu tutulursunuz. Bu sorumluluğu, sonuçlar meydana getiriyor diye yada istediğiniz sonuçların dışında sonuçlar meydana getiriyor diye, maddeye yükleyemezsiniz.

 

Aynı şekilde bu sorumluluğu maddeyi, yani bedeni sıkı sıkıya kontrol eden varlığa da yükleyemezsiniz. Yani her ne yaparsam yapayım, her yaptığım işin sorumluluğu bana ait değil varlığa aittir, yada iyi sonuç veren, beğendiğiniz sorumluluğu kendinize mal edip beğenmediğinizi varlığınıza mal ederek bu sorumluluktan sıyrılamazsınız. Çünkü onlar otomatik çalışıyor. Bu sorumluluk, doğrudan doğruya otomatik çalışan bir düzene özgür iradesiyle müdahale eden insana yüklenir.

 

Fakat insanın bilinci, yani manyetik çıkıntıya benzettiğim bir kısım manyetik uzantısı, köken olarak varlığa bağlı olduğu için, bir gün gelip de beden bırakılınca özgür iradeyle yapılan müdahalelerden elde edilen sorumluluklar bir kazanç olarak varlığa geçer. Bu müdahaleler sadece bedene değil bedeni kullanarak dış dünyaya karşı da yapılır. Bedene yapılan bir müdahale nasıl bir sorumluluk kazandırıyor ise dış dünyaya karşı yapılan müdahaleler de ayrıca sorumluluk kazandırır. Tüm bunların birer hareket olduğu ve hareketlerin de sebep sonuç yasalarına göre meydana geldiğini biliyorsunuz.

 

Bu durumda sorumluluğun artması demek, maddeyi kullanma kabiliyetinin ve yetkisinin artması demek olur. Bu kabiliyetin yetkisi, insanda değil bir sonuç olarak varlıkta birikmektedir. Özgür iradeyle kazanılan sorumluluklar yeterli düzeye ulaşınca artık sorumluluk kazanmaya ihtiyaç duyulmaz. İhtiyaç duyulmayınca yapılacak işin sorumluluğu ortadan kalkar, yani varlık hiçbir sorumluluk duymadan maddeyi istediği gibi kullanmada yetkili olur. Bu durumda, sorumluluklar varlığa bu yetkiyi kazandırmak için vardır. Ve o kadar çok önemlidir ki bunlar kazanılmayınca varlık bir adım dahi atamaz. Varlıktaki bu maddeyi kullanma yetkisi, canı istediği gibi davranır demek değildir. Bu yetkiyi kazanan varlık bir insan gibi düşünemez, çünkü insan bedeni kullanırken o bedeni ne amaçla kullandığını ve hangi fonksiyonlarla nelerin elde edilmesi gerektiğini bilir. Ve, beden ile elde etmesi gerekenleri elde ettikten sonra o varlığın insani özellikler taşımasına gerek kalmaz.

 

Fakat varlığın hayatı birdenbire değişemez. Zaman içerisinde, veya bu özelliklerinden uzaklaştıran fonksiyonlara sahip bir ortam içerisinde bir süre kalarak insani özelliklerden uzaklaşır, ve bu özellikleri tamamen terk ederek yeni hayatına alışır. Yeni hayatında kendi varlık sebebini açık olarak bilir ve kainat prensiplerine uygun olarak işini yapar, bu onun gerçek vazifesi olur. Elbette bu durum, o varlığın bu alemin üzerine çıktığı ve artık vazife planlarında yer aldığını gösterir.

 

Şimdi, insan bilincinin kendi bedeni üzerindeki hakimiyetinin ne kadar etkili ve sınırlı olduğu bu bilgilerden sonra ortaya çıkmaktadır. Varlığın, öz bilgi yapmak için dünyadan parçalar toplarken bu sorumluluğun ortaya çıkması, bunu hak edebilmesi ve bu işin sonucunda da büyük bir liyakat kazanabilmesi için bu otomatizmanın dışına çıkması gerekir. Varlığın otomatizmasının dışı insan bilinci ve bu yerin özgür oluşudur. Yani bir kazancın elde edilmesi gerekiyor ise bu kazancı sağlayan şey, varlığın kendi manyetik uzantısı olan insan bilinci ve buradan kendi kendisine veya dışarıya yapılacak olan müdahaleler ve sonuçları olmalıdır.

 

Şimdi, varlığın dünyadaki irade hürriyetinin bulunduğu yer insan bilincinin olduğu yerdir. Bu demektir ki, varlığın öz bilgi yapmak için ne kadar parça toplayabileceği insanın özgür iradesine kalmıştır. Ayrıca varlık, hangi parçalara ihtiyacı olduğunu bildiği için, ihtiyaç duyduğu parçaların bir listesini de çıkarmıştır, yani dünya hayat planını da hazırlamıştır. Dünyadan parça toplamak demek, herhangi bir olayla karşılaşınca onu ciddi olarak yaşamak, bu yaşayıştan ciddi bir sonuç çıkarmak, ve bu sonuçları başka amaçlarda kullanmak için biriktirmek, yani dünyada tecrübe sahibi olmak, parça toplamak demektir. Şuur dışında biriken bu parçalar binbir yoldan temin edilebilir. Hayat şartları, yasalar, prensipler, sebep olunan olaylar ve dış yardımlar ihtiyaç duyulan parçalara doğru, yani olaylara doğru insanı sürükler ve bunlar yaşanarak parçalar toplanır.

 

Bu durumda iken bile insan özgür iradeye sahip olduğu için parça toplamakta ilerleme kaydedemeyebilir, takılıp kalabilir. O zaman yardım edilir. Yapılan yardımın bir yardım olduğunu insan bilmez, sadece ızdırap çektiğini bilir. Fakat bu yardım, özgür iradesiyle varlığının ihtiyaç duyduğu parçaları toplaması için yardım edilir. Yoksa hiç kimse onun adına parça toplayamaz. Dünyada yaşayan bir insan özgür iradesiyle parça toplarken, yani bilinçli ve bilgili olarak dünya olaylarını yaşarken, ne kadar çok çaba gösterir ve sonuç elde ederse o kadar çok parça toplanacak, ve liste tamamlanacak; ne kadar çok tembellik ederse liste de o kadar eksik kalacaktır. Eksik kalınca doğal olarak başka bir hayatla bunların tamamlanması gerekir. İnsanın dünyaya ilk geldiği zamanlardan bu güne kadar bu parçalar hep böyle tamamlanıyordu. Fakat bu gün ciddi bir durum ortaya çıkmıştır.

 

 Bu gün dünya, kendi devresinin sonuna doğru hızla yaklaşıyor. İnsanların varlıkları her dünya devresinin sonunda öz bilgilerini tamamlamakla mükelleftirler. İnsan bedeni kullanmayan diğer varlıklar bulundukları düzeyden bir yukarı sınıfa atlamalı, insan bedeni kullanan varlıklar ise dünyadan mezun olmalıdırlar, ve yerlerine de yenileri gelmelidir. Dünya ve devreleri, bu fonksiyonu yerine getirmek için vardır. Fakat, varlığın öz bilgilerini tamamlaması insanın irade hürriyetine kalmış, ya insan ihmal ederse ve parçalar tamamlanmazsa, ve devre kapanırsa!

 

Bir okulun son sınıfında son sınav verilemeyince ve okul kapanırsa diploma da vermezler. Diploma olmayınca iş de vermezler, yani varlık yüksek alemlere de geçemez. Doğal olarak okul yeniden açılacak, sınav vermek için uygun ortam oluşacak, ve bir tarih belirlenip o güne kadar beklenecek.

 

Bu şu demektir, insan devre sonunda yani bugün, dünyada ne diye bulunduğunu, neye hizmet ettiğini, kendisinin bu hayatta nasıl bir fonksiyon için var olduğunu açıkça bilmelidir. Bu bilgiye sahip olan bir insan, kendi varlığını dünyadan mezun etmek için, ki bu onun kendi kendisini mezun etmesi demektir ve bu onun için en büyük mutluluktur, dünyada yaşarken uyulması gereken prensip ve kuralların ne olduğunu da bilir.

 

Bu prensip ve kuralların ne olduğunu öğrenip ona göre hayatını düzenlemek, özgür iradeye sahip her insanın kendi sorumluluğunda bulunduğu için boynunun borcudur. Gerçek bilgiye sahip bir insan bunları ihmal ettiği takdirde, suistimal ettiği takdirde, kendi varlığının öz bilgi yapmak için eksik kalan parçalarının, gelecek yeni devrede toplanabilmesi için on binlerce yıl beklemek zorunda kalacağını, ve sonunda bir plan yaparak bunların ancak telafi edilebileceğini bilir. Daha sonra şartlar neyi gerektiriyor ise onları da yerine getirerek yüksek alemlere geçer.

 

Bu bilgilere sahip bir insanın dünyada duyduğu tek endişe, varlığının ihtiyaç duyduğu malzemelerin toplanıp toplanmamış olduğu endişesidir. Bu, kendini bilen bir insan için gerçekten büyük bir endişedir, ölmek dahi bu endişeyi hafifletmeye çare olmaz, yeter ki işin ciddiyetini fark etsin.

 

Onun için insan, dünya hayatında iken çok ciddi bir işlemin son aşamasını özgür iradesini kullanarak ve bilinçli olarak bitirilmesine yardım etmelidir. Çünkü yetmiş bin yıl kadar önce başlatılan bu işlemin sonlandırılması çok büyük bir fırsattır. Farkında olanlar bu işlemin uzatılması halinde ne kadar büyük hüsrana uğrayacağını bilirler. İnsanın kendisini ve dolayısıyla da varlığını mezun edecek ve yükseltecek olan bir mekanizmayı hiç çekinmeden kullanması gerekir. Yani kulağını dışarıdan gelen parazit seslere kapatıp kendi vicdan sesini dinlemesi gerekir.

 

Bunu sürekli hatırlatıyoruz, vicdan sesini gerçekten dinleyen asla geride kalmaz. Çünkü o ses, kendi varlığının kendisinden yapmasını istediği şeyleri kendi dilinden söylemektedir. İstediğini yapmaz iseniz rahatsızlık ve huzursuzluk hissedersiniz. Bunu bastırırsanız, yani vicdan sesinizi bastırırsanız ve görmezden gelirseniz, vereceğiniz kararların sonuçlarıyla karşılaşmayı siz belirlemiş olursunuz, bu bir hak etmedir, ve varlık, yaptırmak istediği bir işi asla yarım bırakmaz. Fakat bunu insan zoraki değil, özgür iradesiyle isteyerek ve bilerek yapmalıdır.

 

İşte bu özgür irade o kadar önemlidir ki, bu dünyanın gelecekteki zor hayatlarını belirlediği gibi, isterse pırıltı saçan yüksek alemlerin hayatlarını da belirlemektedir. Bu seçim ona kalmıştır, yani insana, yani size kalmıştır. Varlığınız sizin sayenizde kutsal bir hizmeti yerine getirmektedir. Yani siz, sizin sayenizde kutsal bir hizmeti yerine getirmektesiniz.

 

Bir varlık bir bedene sahip iken, onun hiçbir zaman yalnız olmadığını, işleri tek başına yürütmediğini, her işinde yardım edildiğini, ve yardımcıları tarafından da daima himaye edildiğini ve gözetildiğini unutmamak gerekir. Şu anda bile.  

Free Hit Counter (01.01.2016)

Copyright © 2016. The Last Knowledge.
Bu site özeldir ve ticari amaç taşımaz.