Özel Notlar

LK banner 2016

03:27:06
 2/05/2024

Her insan bir öz varlığının olduğunu bilir ve kendisini ondan ayrı görür. Fakat insan her ne kadar kendisini öz varlığından ayrı görse de öz varlığını kendisinden ayıran sınırların bilgisine sahip değildir. Fakat insanın öz varlığını ayrı görmesinin haklı sebepleri de vardır.

 

Çünkü insanın içinde bulunduğu zaman ve mekan, insanın şuuru ve idraki, öz varlığının dahil olduğu zaman ve mekandan, şuur ve idrakinden farklıdır. Dolayısıyla bedende bulunan insanla öz varlığı arasında bir ikilem ortaya çıkmaktadır.

Fakat, insan bedeninin var olabilmesi ve var oluşunu sürdürebilmesi öz varlığa bağlıdır. Bu durumda bedendeki insan ben kim oluyorum veya varlıkla aramdaki bağ nedir veya ne olmalıdır diye merak edecektir.

 

Öz varlığın bedenle bağını beyinden kurduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. İnsanın şuur ve idraki ne kadar dar ise öz varlığından o kadar uzak demektir. Bu yüzden, kendi hayatıyla öz varlığının hayatı arasında dağlar kadar fark ortaya çıkacaktır. Bu büyük fark, birçok korku ve endişeyle birlikte bedenden ayrılma korkusunun ve endişesinin de en büyük sebebi olacaktır. İnsanın idrak ve şuuru ne kadar geniş ise, bunun genişliği ölçüsünde öz varlığına yakın olacak ve korkuları da o ölçüde azalmış olacaktır. Bu bilgi ise, insanla öz varlığının hayatının aslında farklı olmadığı, bir bedende ve bir de bedenin dışında olmak üzere iki insanın birlikte var olduğu, fakat şuur ve idrake göre bir aralığın ortaya çıktığı sonucunu ortaya çıkartır.

 

Bu durumda insanın, dünya hayatında, öz varlığıyla arayı kapatması gerekir. Yani meditasyonlarda yapıldığı gibi bedende bulunan kendisiyle bedende bulunmayan insanı birbirine yaklaştıran hareketlerde bulunması gerekir. Ara ne kadar kapatılırsa, öz varlığın hayatıyla beden hayatı arasındaki fark da o derecede azalacak ve birbirine yakın seviyelere gelecektir.

 

Eğer öz varlığın hayatıyla bedendeki insanın hayatı birbirine çok yaklaşırsa beden olmuş veya olmamış, o insanın bedenine verdiği değer ve bedeni terk etme korkusu değişecek veya ortadan kalkacaktır. Diğer bedenlilere bakış açısı da değişecektir.

 

İşte bu insanın en büyük özelliği, dünyada bedenini hiçbir endişe ve korku duymadan bırakmasıdır. Dünyadan almış olduğu bilgiyle ara bir aleme geçecek, ve uyanık olduğu için orada da fazla oyalanmadan çıkacaktır. Dünyada yarım kalan bir işi varsa tekrar beden kurarak bağlanacak ve gelişimini devam ettirecektir.

 

Dünya hayatında sevgili, hoşgörülü, vicdanlı olmak bir insanın yaşam tarzı haline gelmiş ise, vazife duygusuna sahip ve bunlar hayatının içinde sıradan hareketler olarak yer almış ise, bu görünen hallerden o varlığın seviyesinin oldukça yüksek olduğu ve insanlık alemini bitirmeye hazır bir varlık olduğu ortaya çıkar.

 

Çünkü öz varlığın titreşimine yaklaşan yüksek enerjilerle haşır neşir olmanın dünyada görünen durumu bu şekil ve seviyelerdeki hayatlardır. Varlıkların tekamül yollarındaki ilerleyişini izleyebilenler, bunları rahatlıkla görebilir. Fakat her şeyden önemlisi de dünya hayatının ne ifade ettiğinin şuurunda olmaktır, ki bu şuur hali de  dünya hayatının amacı olan vazife sezgisine ulaştıracaktır.

 

Eğer bir insan öz varlığını kendisinden ayrı görmeyip onu dost edinmenin yollarını ararsa, öz varlığı onun en büyük yardımcısı olacağı gibi, o insan en yakın dostunu da bulmuş olacaktır. Yani varlığıyla kendi arasındaki ikilemi ortadan kaldırıp kendi kendisine kavuşmuş bulunacaktır.

 

Bu kavuşma için sayısız vazifeli varlıkların yardıma hazır olduğunu ve bu kavuşma isteğinin özgür iradeye sahip insana bırakılmış olduğunu unutmamak gerekir.  

Free Hit Counter (01.01.2016)

Copyright © 2016. The Last Knowledge.
Bu site özeldir ve ticari amaç taşımaz.