Dünyanın her yerinde ruhsal konularda verilen bilgilerin içeriğini nitelik bakımından tetkik ederseniz, aralarındaki benzerlikleri görebilirsiniz. Biri diğerinden farklı olan ruhsal bilgilerin ve isimlerin ifade ettiği şeyler birbirine bağlı olan şeylerdir, daha doğrusu bir bütündürler.
Bütünün parçaları çok çeşitli şekillerde ve dillerde ifade edilebilir.
Kısaca anlatmak istediğimiz şey, hayatın arka planında saklı görünen ruhsal bilgilerin aktığı ruhsal alemdir ve bu alem insanlar onu keşfetmeden önce de vardı.
Dünyadayken bütün mesele iki alem arasında olan biteni fark etmektir. Bu farkındalığı çeşitli derecelerde ortaya çıkartan şey de çok değişik şekillerde ve dillerde ruhsal alemlerden yapılan lokal yardımlar ve verilen bilgiler olmuştur.
Binlerce yıldır dünyaya akan bu bilgilerin sonunda, bu bilgi ve yardımların niteliklerinin ve sebeplerinin ne olduğu, niçin verildiği, insanların çözemedikleri eksik kalan bilgiler dahil, 1960’lı yılların türkçesiyle İlahi Nizam ve Kainat adlı kitapta verilen bilgilerle tamamlanmıştır.
İnsanlar, irade hürriyetlerine bağlı olarak gösterecekleri çabalara göre bir gelişim gösterirler. Dolayısıyla, hisleriyle uyumlu olarak elde edilen bilgi birikimleri, bireysel gayretlerine bağlı olarak kazanıldığı için, biri ileride biri geride fakat daima bir gelişim içinde bulunacaktır.
Hayatın gerçek sırlarını anlatan bu bilgilerin realitesinden insanlar 50 yıl kadar önce çok uzaktaydılar. Ancak yakın zamanlara kadar yapılan yardımlarla ve gösterdikleri gayretlerle geliştirdikleri realiteleri, varlıklarını ve geleceklerini hazırlayan bu bilgilerin realitesine ulaştırmış ve bu realitenin bilgileriyle karşılaşma liyakatini kazandırmıştır. Bu liyakatin hangi zamanda kazanılacağını belirleyen şey, insanların irade hürriyetiyle gösterdikleri çabalar olmuştur.
Kitabın türkçe olması bilgilerin lokal olduğunu, yani sadece türklere ait bir bilgi olduğunu göstermez. İngilizce verilen lokal bir mesajın da dilinin uluslararası bir dil olmasından dolayı o mesajın evrensel nitelik taşıması gerektiğini göstermez. Tüm dünyaya hitap etmesi için bir bilginin İngilizce verilmesi gerektiğine dair yüksek planların bir kuralı olamaz, bir bilgiyi alma hak ve liyakati nerede ve ne zaman kazanılırsa bilgi doğal olarak o kanaldan ve o dilden akacaktır. Türkçe olarak verilen bu bilgiler yalnız türkler için değil dünyadaki tüm insanlar içindir, önce türkler anlamalı sonra yabancılar duymalı gibi bir düşünce varsa bu, tüm insanların irade hürriyetleriyle yükselen realitelerinin doğal bir hakkı ve ihtiyacı olduğu prensibine uymaz.
Her insanın realitesi farklı olduğu için, insanlık aleminin ulaşacağı bu son realitenin bilgilerine her insan uzak veya yakın mesafelerde bulunacaktır. Dolayısıyla her insanın eşit bir şekilde bu bilgileri kavraması veya bu bilgilerin realitesinde yaşaması beklenemez.
Fakat, her ne kadar insanların mevcut realiteleri son realiteden farklı uzaklıklarda görünse de, bu sadece görünüştedir. İhtiyaç bakımından meydana getirilen, öz varlık tarafından bu realiteler tayin edildiğinden dolayı, son realiteye uzak veya yakın kavramları insanlara göre olacaktır. Varlığın bir sonraki meydana getireceği realitesi bir öncekini tamamlayıcı veya bir öncekinin devamı olacak şekilde görünecektir fakat, varlığın öz bilgilerinde neyi eksik neyi fazla aşağıdan bilinemediği için, yani insanlık alemini tamamlayabilmesi için kazanılan öz bilgilerin yeterliliğinde bir eksiklik varsa bunu hangi seviyenin realiteleriyle tamamlayacağı bilinemediği için realiteler bir sıraya sokulamazlar. Bu tamamlanmayı belirleyen, realitenin sırası değil ihtiyaçtır. Dolayısıyla, hiç beklemediğiniz veya hiç ummadığınız insanlar bu bilgileri anlayabilir ve bu son realitede yaşayabilirler.
Şimdi, izin verirseniz dünyanın bu son realitesinin, yani İlahi Nizam ve Kainat kitabında verilen kıymetli bilgilerin anlaşılması konularında genel birkaç şey söyleyelim.
Yüksek bir realiteye geçişin ilk belirtisi mütevazi görünen hareketlerle kendini belli eder. Yani yüksek bir realitenin yaşanan bilgisi, her şeye karşı saygılı olmayı gerektirir. Kitaptaki bilgiler sonsuz alemlerin sezgileriyle birlikte sorumluluğu da ortaya çıkarmaktadır. Bu sorumluluk, gerek dış dünyada gerek iç dünyada, idraklerin genişliğine göre derece derece her şeyi kapsamı içine alır. Bu bilgilerin idrakine varmış olanlar, bu sorumluluğun apaçık farkındadırlar.
Bu sorumluluğu hissedenler bir çok konular dahil, sebep sonuç yasalarını çok iyi kavrayanlardır, ve bu yasaların kendilerini de bağladığını çok iyi bilirler. Onun için, bilginin idrakine varanlar yüksek bir realitenin en alt basamakları olan kıskançlık, bencillik, yada buna benzer dirayetsiz veya basiretsiz görünen davranışlar içinde bulunamazlar. Hiç kimse layık olmadığı yer ve seviyelerde bulunamaz.
Ayrıca, zamanında kıymetli olup da bir gelişim gösterince işe yaramayıp, engel teşkil eden düşük enerjilerin, diğerleri tarafından hala kullanılıyor olması bir ihtiyaç meselesi olduğu için, bunlara ihtiyaç duyanları ve yaşayanları izlemek, onların neye ihtiyaç duyacaklarını önceden tespit edip yardımcı olmak sorumluluğu da ayrıca ortaya çıkmaktadır.
Yüksek realitelere bilgiyle, sevgiyle, idrakle, gayretle ulaşıldığını biliyorsunuz, fakat önce buna ihtiyaç duyulması ve istenmesi gerekir. Düşük enerji kullanımının bilgisi varlık tarafından alınmadığı sürece, daha doğrusu bu enerjilerin aslının ne olduğu ve neye hizmet ettiği öğrenildikten sonra iradi olarak yükseltme yolunda çaba gösterilmediği sürece, veya bir doygunluk oluşmadığı takdirde, yüksek realitelere ulaşılamaz ve o realitenin bilgileri idrak edilemez.
Fakat, ilahi yasalar kusursuz işlediği için bu durum ne bir zayıflık, ne kabiliyetsizlik, ne de yetersizliktir çünkü, kimisinin önden gitmesi, kimisinin arkadan gelmesi çok doğal, ruhi bir tekamül akışının dünyada görünen maddi bir yürüyüşü gibidir, ve bu yürüyüşün hızı irade hürriyetiyle gösterilen çaba ve gayretlere göre de değişir, fakat bunu bir yarış haline sokmamalıdır.
Bilginin idrakine varmış olanlar önden gidenlerdir ve arkadan gelenlerin yollarını asla tıkamazlar veya hızını yavaşlatmazlar. İdraki genişlemiş olanlar kendilerine yetişenleri veya kendilerini geçenleri de kıskanmazlar, tam tersine kutsal olana, dolaylı yoldan kutsal olana hizmet etme bilincinden dolayı mutluluk duyarlar.
Bu son realitenin bilgilerini dünyanın her yerindeki insanların bilmeye hakları vardır, ve bu bilgiler Türkiye’ye verilmiştir. Bu kadar önemli bir görevin sorumluluğu birkaç kişiye yüklenemez, zaten bilgileri idrak edenler bu sorumluluğa ortak olanlardır. Fakat, eğer, bir toplulukta yüksek seviyeli de olsa bir bencillik veya kıskançlık gibi haller bulunuyor ise, bilgilerin idrakine varmış olanlar, bu enerjileri anında hisseder ve o topluluktan uzaklaşır. Doğal olarak farklı bir derecesi olan sorumluluk duygusuyla mesafeli kalır.
Dünya topluluğunun, vazife planlarının bir yansıması olduğunun idrakine varmış olanlarda bir ayrılık gayrılık yada öne çıkma hevesi veya bilinci bulunmaz. Bunun farkında olan kimselerin birbirine saygılı, samimi, mütevazi, onun bunun ayıbını aramadan, her önüne çıkanla boy ölçüşmeden, vicdan seslerinin, hep birlikte yükselmek için yardımlaşmak gerekiyor fısıltısını duyan ve bu sesin baskısı altında kaldığını hissedip bu ortamı bulamayan kimselerin, özgür iradeleriyle birbirlerini bulmaları bu baskıyı azaltacaktır.
Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir, zaten sevemez de. Ayrıca sevilemeyecek ne kadar çok insan olduğu da ortada. Fakat, göstereceğiniz sevgiyi insanın bedenine değil, varlığına veya ruhuna yönelttiğiniz takdirde beden kusurlarını göremezsiniz ve karşınızdaki insan sizin için sadece ilahi olanın bir aracı olarak görünecektir.
Değersiz görünen dostun, düşmanın, veya bir yabancının, her insanın arkasında ilahi bir ruhun bulunduğunu asla unutmamak gerekir.
Ve değersiz rolünde görünen bir insana yapacağınız yardımın, gelişmesi için yapacağınız yardımın ve hizmetin, insanlığa hizmetin, dolaylı yollardan ilahi olan ruha hizmet etmek, yardım etmek demek olduğu rahatlıkla anlaşılacak ve bu büyük vazife tamamlanmaya doğru gidecektir.