Özel Notlar

LK banner 2016

23:26:06
 29/04/2024

Bu konu, idrak hakkında verilen çok geniş bilgilerin sentezi sonucunda anlaşılabilecek bir konudur. İdrakin nasıl ortaya çıktığını, nasıl geliştiğini ve hangi seviyeden sonra, kendi kendisine müdahale etmeye başladığını, kısaca hatırlatalım. Siz uyuyan bir insanı tutup sarsarsanız ne olur?  Uyanır. İdrakin ortaya çıkması, uyuyan bir insanı sarsarak uyandırmaya kabaca benzer.  Bu konu hakkında verilen ön bilgileri, hızla gözden geçirelim.

 

Ruh, amorf bir madde parçasına bağlandığı zaman, o maddenin hareketlerinin dışına çıkamıyordu. O maddenin hareket şekilleri ise asli prensip tarafından düzenleniyordu. Ruhun bağlanmış olduğu madde geliştirildikçe, onun mekanik hareketlerine uyum sağlayan ruhta otomatik olarak o hareketlere uyum sağlıyor ve tekamül ediyordu. Bu mekanik tekamül, maddenin ne şekilde hareket ettirildiğine dair ruhta içgüdüsel davranış şeklini uyandırıp ona bu mekanik tekamülü kazandırmış oluyordu. Amorf maddenin sadece hareketlerine uyum sağlayarak kazanılan bu tekamül şekli, ruh bir özvarlığa sahip oluncaya kadar devam edecekti.

 

Ruhun bağlanmış olduğu madde zenginleştirilip de yüksek enerjiler yaymaya başladığı zaman, ruhtaki içgüdüsel davranış da tamamen uyanmış oluyordu. Burada, ruhun bağlanmış olduğu maddeyi geliştirerek yüksek enerjilerin çıkmasına sebep olan asli tesirler, bu defa o çıkan enerjilerin ortasına iniyordu. Bu enerjiler yüksek fakat dağınıktır. Asli tesirler bu enerjileri bir araya çekerek, bir enerji topluluğu meydana getiriyordu. Doğal olarak, o enerjilerin yapısından dolayı o topluluğun zamanı ve mekanı da idraki zaman ve mekan oluyordu. Asli tesirler, ruhun bu seviyeye kadar uyanan içgüdüsü dahil, ilk maddeyle olan bağlantısını kesip, sonradan meydana getirilen bu enerji topluluğuna bağlıyordu. Bu bağlantıdan dolayı ruhta uyanan içgüdü, bu enerji topluluğuna da yansıyordu. Bu enerji topluluğundan artık ruha bağlı bir özvarlık meydana gelmiş oluyordu.

 

İşte, burada yüksek enerjilerle özvarlığın meydana gelmesi, bildiğimiz idrakin en basit hali olan ve ruhta uyanan bu içgüdülerin, bu yüksek ve dağınık enerjilerde ortaya çıkması demektir. Dolayısıyla, özvarlığın meydana gelmesine ruhtaki bu idrak sebep olmuştur. Artık mekanik içgüdülere sahip bir özvarlık, asli tesirler tarafından bir ruhun hizmetine verilmiş olur. Buradan itibaren diğer varlıkların yardımları başlar, yani asli tesirler ilk baştan başlayıp özvarlığı meydana getirme fonksiyonunu yerine getirdikten sonra, bu varlığa tali tesirler dediğimiz yardımcı tesirler gelmeye başlar. Özvarlık, bağlı olduğu ruhun davranışlarını yansıtarak, tali tesirlerin de yardımıyla ilk tecrübelerine başlar.

 

Önce, çevresindeki en basit maddeleri, yani kaba atomları kullanarak, onlardan basit oluşumlar meydana getirir ve bunlara hakim olma tatbikatına başlar. Çünkü atomla bağlantısı kesilerek yüksek bir enerji topluluğuna bağlanan ruh, artık kaba atomlara veya maddelere doğrudan doğruya bir etkide bulunamaz. Bu arada, özvarlığı oluşturduğu gibi, onun vasıtasıyla maddeleri oluşturan sebebin de idrak olduğunu unutmamak gerekir.

 

Ruh tekamülü yolunda neye ihtiyaç duyuyorsa, bu ihtiyacı karşılayacak olan maddeler hangi dünyalarda bulunuyor ise, o dünyalarda ihtiyacına uygun basit oluşumları kurar ve bu oluşumlar sayesinde diğer madde ve varlıkların manyetik alanlarına etki etmeye başlar. Bu basit oluşumlar önce bitkilerin en basit hücreleri olurlar ve içgüdüleriyle diğer maddelere tesir ederek yaşamaya başlarlar. Bu içgüdüler, bitkilerde içgüdüsel düaliteler halinde bulunur ve düalite prensibine bağlı olarak otomatik çalışır. İdrak, bir geliştirme mekanizması olan vicdan mekanizmasıyla gelişir fakat bitkilerdeki idraki, yani içgüdüyü geliştirecek olan bitkinin kullandığı vicdan, bizim bildiğimiz vicdan gibi olmayıp, bitkilerde olması gereken vicdana içgüdüsel düalite denmiştir. Varlık, bitki hücrelerinde uzun bir zaman tecrübe yaptıktan sonra, bir bitkiyi tümüyle idare edecek duruma gelir. Bu arada bir sürü bitki hücresini ilk defa yönettiği için de kendi çapında fakat hücre bazında da bir toplum hayatına katılmış olur. En basit bitkilerden en gelişmişine kadar, tek tek enkarne olup tecrübesini tamamladıktan sonra, bitkiler alemini bitirir.

 

Daha sonra bitki seviyesindeki varlıkları ileri bir seviyeye hazırlayıcı, o seviyedeki varlıklara özel yarı süptil bir ortama geçer ve hazırlığını bitirip, tekrar enkarne olur. Bu defa basit hayvan hücreleriyle tatbikatlarına başlar ve bunların en basitlerinden en gelişmişlerine kadar, yani basit bir hayvanın beyin hücrelerine kadar tecrübe kazanır, ve bir hayvanı tümüyle idare edecek duruma gelir. Bu idare daha gelişmiş hayvanlara doğru kademe kademe yükselerek devam eder. İdrakin yerini alacak olan içgüdü hayvanlarda biraz daha gelişmiş durumdadır fakat yine otomatiktir. Varlık, uzun bir zaman içinde hayvanlık alemini de bitirdikten sonra, yine onları bir üst seviyeye hazırlayan kendilerine özel yarı süptil bir ortama geçer ve ileriye dönük hazırlığını yapar. Oradaki hazırlığını bitirip, insan bedenini idare edebilecek duruma geldikten sonra, bu defa insanlık aleminin en ilkel seviyelerinden başlayarak, insan bedeniyle tecrübelerine başlar.

 

Fakat, insanlıktan evvelki otomatizma, insanlığa adım atar atmaz hemen değişmez, yine hayat içgüdüsel ve otomatik olur. Fakat bu değişmeyen otomatizma, hayvanlarda bulunan otomatizmadan farklıdır ve daha zengin bir karakterdedir. Bu zenginlik ise bir sezgi halinde bulunan sorumluluktur. Vazife planı varlıkları tesirler göndererek yardım etmezse, varlık nefsani seviyede kurulmuş olan bu otomatizma durumunu değiştiremez. İdrakin kendi kendine müdahalesi, bu noktadan itibaren yapılan dış yardımlarla birlikte başlamış olur. Artık bu yardımlarla içgüdüler zenginleşerek sezgiye ve sonra basit idrake dönüşmesi için gerekli imkanlar yaratılmış olur.

 

İnsanlıkta üç türlü vicdan seviyesi olduğunu ve ilk seviyenin otomatik vicdan kademesinden başladığını biliyorsunuz. Bu arada, otomatik olan vicdan mekanizması insanın az da olsa idrak ve iradesine teslim edilir.

 

Şimdi, idrak tek başına gelişemez, onu geliştirecek olan bir mekanizma olması gerekir ki bu da vicdan mekanizmasıdır. Vicdan mekanizması düalite prensibine göre çalışır. İdrak ise bu mekanizmanın denge seviyesinin yükselmesiyle genişler. Bunları ayrı ayrı düşünmek gerekir. Bu arada özvarlığa ait idrakle, insandaki şuurmerkezine ayarlı idrakin ayrı olduğunu, farklı zaman ve mekanlara sahip olduğunu, ayni zamanda tüm bu mekanizmaların ruha hizmet etmek için var olduğunu unutmamak gerekir. Varlığa gerekli olan şey özbilgidir ve bunun da malzemeleri dünyada bulunur.

 

Vicdan ise düaliteye sahip yükseltici bir mekanizmadır, nasıl ki bitki safhasından başlayıp insanlığa gelince adı vicdan olmuş ise, insanlık alemi bitince, yani varlık vazife planına geçince, bu mekanizma son bulmaz farklı şekilde işlemeye devam eder ve adı vazife düalitesi veya tekamül düalitesi olarak değişir. Bu tekamül düalitesi de kainat okulu bitene kadar devam eder.

 

Şimdi, idrak, bilgi, özbilgi, sevgi, vicdan, realite, irade hürriyeti, düalite prensibi, sebeb prensibi, bunların tümü birbirlerine bağlı büyük ve geniş bir mekanizma içinde yer alırlar. Bu temel mekanizmanın nasıl işlediğini sezdikten sonra, bu mekanizmanın hızını artıran, toplu halde tutan yardımcı bir mekanizma olan sevgi mekanizmasının, bu büyük mekanizmaya karışarak nasıl fonksiyon yaptığını anlamak kolay olur. Sevgi mekanizması, varlığı bitki safhasından başlayıp, vazife planına kadar ulaştıran bir mekanizmadır. Kendisine bulaşan her şeyi ileri doğru hareket ettirir. Kısaca, vicdanın olumlu tarafını yükseltmeye eğilimlidir. Temel mekanizmayı sezdikten sonra, sevginin bu fonksiyonunu anlamak daha kolay olur.

 

Şimdi, insanın dünyadaki mevcudiyeti özvarlığın özbilgi elde etmesi içindir. İnsan ise, dünyadaki mevcudiyetinin kendi özvarlığına özbilgi sağlamak olduğunu bilmez. Otomatik veya yarı idrakli bir şekilde ve o idrakine ayarlı bir vicdan dengesi içinde yaşar. Günlük yaşanan olaylar uykuda şuurdışına kaydedilir ve dünya hayatının sonunda özvarlık tarafından özbilgiye çevrilir. Bu özbilginin kazancıyla dünyaya tekrar gelen varlığın, bu yüzden bir gelişmişlik seviyesi vardır. Her bedenlenme, eksik kalan özbilgilerin tamamlanması içindir. Ve, idrakinin genişliği oranında bir vicdan dengesi içinde bulunur. Bu vicdan dengesini ayarlayan ve kuran idraktir. Vicdanın olumlu veya olumsuz unsurları olan olayları hazırlayan idraktir. İdrakin doğrudan ve dolaylı olarak geliştiğini biliyorsunuz. Doğrudan gelişimde bir olayı insanın kendisi yaşar, dolaylı gelişimde o olayı başkası yaşar. Kıymetli olan ise, bir olayı insanın kendisi yaşamasıdır, eğer buna imkan bulamazsa, o olayı yaşayanı gözlemleyerek dolaylı yoldan eksik tarafını tamamlar.

 

Özbilgiyi sağlayan olaylar olduğu için, doğrudan veya dolaylı olarak insanın olayların içinde yaşaması şarttır. Olaylar ise sebep sonuç prensiplerine göre meydana gelir veya getirilir. Olayların, vicdan terazisinin olumlu tarafına düalite prensibinin değer farklanması mekanizmasına göre özgür iradesiyle ağırlık vererek dengeye getirilmesini sağlayan idraktir. Bu denge seviyesinin yükselmesiyle, kendini geliştiren, yükselten, genişleten yine idraktir.

 

Vicdan mekanizmasını kullanarak, kendi bedenine müdahale eden ve bedeni sayesinde çevresinde yenilikler meydana getiren, bedeninde ve çevresinde meydana getirdiği yeniliklerden tekrar yenilikler meydana getiren, bu yeniliklerle kendi kendisini yükselten ve özbilgilerini artıran yine idraktir. İdrak, yenilikler olan dünya bilgileri sayesinde yükselir ve genişler. Varlığın hiçbir faaliyeti tek başına yapmadığını, diğer varlıkların manyetik alanını kullanarak onları geliştirdiğini, aynı zamanda onlarla birlikte kendisini de geliştirdiğini, kendisinden daha yukarıda bulunan varlıkların yardımları ve himayesinde bulunduğunu hiçbir zaman unutmamak gerekir. Bu bilginin idraki ise insana dünyada huzur ve güven verir, koşulsuz bir sevgi içerisinde bulunmasına sebep olur.

Free Hit Counter (01.01.2016)

Copyright © 2016. The Last Knowledge.
Bu site özeldir ve ticari amaç taşımaz.