Notlar

LK banner 2016

09:36:54
 3/05/2024

          Verilen bilgilere göre dünyada idrak, bir insan beyninin şuur merkezi denilen kısmında meydana gelen molekül hareketleriyle ortaya çıkmaktadır. Bu hareketlerin artması veya azalması insan idrakinin de artması veya azalması demek olmaktadır. Hareketler ise, düalite prensibine bağlı değer farklanması mekanizmasıyla meydana gelmektedir. Bu durumda, şuur merkezini oluşturan maddelerin manyetik alanlarına dışarıdan gelen tesirler, özelliğine ve taşıdığı maksatlara göre bu prensip ve mekanizmadan faydalanarak insan idrakini artırmakta veya azaltabilmektedirler.

          Yani, şuur merkezinin maddeleri dünyaya aittir ve sürekli hareket halindedir. Dışarıdan gelen tesirler, bu şuur merkezindeki normal molekül hareketlerini artırarak bu tesirlerin taşıdığı imajları alabilecek seviyeye yükseltmektedirler. Doğal olarak bir şeyi anlama kabiliyeti olan insan idraki de normalde  alamadığı imajları alır hale gelmektedir.

          Daha sonra ise idrak edilmiş bu imajlar, şuur merkezine hakim olan öz varlığa yansımakta ve insan idraki dışında bir idrak daha meydana gelmektedir. Bir insan beyninde meydana gelen bu idrak, o şuur merkezine hakim olan öz varlığa nasıl yansıyor ise, o öz varlıkta meydana gelen bu ikinci idrak de, o varlığa hakim olan ruha öylece yansımaktadır. Öz varlık süptil madde topluluğudur, dolayısı ile onda meydana gelen bu ikinci idrak, süptil maddelerde meydana geldiği için daha hızlı ve daha kapsamlı olmaktadır. Öz varlıkta meydana gelen bu süptil idrake öz idrak denmiştir.

          Şimdi, öz varlık şuurludur ve ne yaptığını bilmektedir. Bu şuur ona kendi ruhundan yansımaktadır. Bir öz varlığın kazandığı bilgi veya tecrübeleri ise kendisine ait şuur altı denilen bir kısmında bulunmaktadır. Bu bilgilere öz bilgi denmiş ve dünya bilgilerinin bir sentezinden meydana gelmiştir. Varlık, bu öz bilgileri dünyaya, daha doğrusu içinde bulunduğumuz bu hidrojen alemine her gelişinde, yani her bedene bağlanışında dünyadan parça parça toplayıp bir sentezini yaparak artırmaktadır.

          Dolayısı ile öz varlığın şuur altında yüzlerce dünya hayatının bilgi ve tecrübelerinin bir sentezi öz bilgiler halinde daima mevcut bulunmaktadır. Fakat, değerleri yükseltilerek başka bir alemde bulunan bir öz varlığa mal edilmiş bu dünya bilgileri artık insan idrakine hitap etmemektedirler. Öz varlıkların birbirinden farklı orandaki tecrübeleri veya öz bilgileri yada ruhtan yansıyan serbest şuurluluk durumları böyle iken, bir öz varlık dünyadaki bir insan bedenine bağlandığı zaman insanda şuur nasıl meydana gelmektedir?

          Aslında bir öz varlık bir insan bedenine doğrudan doğruya bağlanmamaktadır. Fakat, insan beynindeki şuur merkezini meydana getiren hücrelerin varlıklarına hakim olduğu için dolaylı yollardan bir bedene bağlanmış olmaktadır. Onun için de öz varlıkların bedenlere bağlanmaları veya bedenleri terk etmeleri dış yardımlarla mümkün olmaktadır. Öz varlığın bu şuur merkezine sıkı sıkıya bağlantısından yansıyan veya taşan kısımları ise insandaki şuuru meydana getirmektedir. Bu şuura tanınan hürriyetle insan da iradesini kullanarak öz varlığından habersiz dünyada yaşamaktadır. Bu konuyu daha basitçe ifade edelim.

          İnsan beynindeki şuur merkezi, öz varlığın dünyadaki bir alıcı verici istasyonu gibidir. Bu istasyon, yani şuur merkezi, başka bir alemden hem tesir almakta, hem de tesir göndermektedir. Bu şuur merkezi aynı zamanda beynin diğer bölümlerine de tesirler gönderip tesirler almaktadır. Dolayısıyla beden olduğu gibi şuur merkezinin kontrolü altında bulunmakta ve bu şuur merkezi  tarafından yönetilmektedir. Fakat bu şuur merkezine öz varlık hakim olmuştur. Dolayısıyla bu şuur merkezi ile birlikte beden olduğu gibi öz varlığın kontrolü ve hakimiyeti altına girmiş bulunmaktadır.

          Verilen bilgilere göre bir insan beyninde bu şuur merkezine bağlı yüz civarında yardımcı merkez bulunmaktadır. Bu yardımcı merkezler de bedende bulunan diğer bin civarında daha küçük merkezlere bağlanmaktadır. Normal dünya hayatını yaşayan bir insanda tüm bu merkezler birbiriyle irtibat halinde ve çalışır durumdadır. Bu merkezlerin içe dönmesi ne demektir?

          İnsanlar her gün akşam yatıp uyumaktadır. Uykuya dalınca gün boyu yaşananlar kabaca yapılan vicdani bir hesaptan sonra şuur dışına atılmaktadır. Yani günlük olaylar şuur dışındaki bilgilerle kıyas edilip üzerine eklenmektedir. Şuur dışı, varlığın şuur sahasına yakın bir sahası olup varlık bedeni terk edene kadar dünyada yaşanan her şey burada birikmektedir. Buradaki bilgiler dünya bilgileridir. Ve, dünyada yaşayan bir insan, dünyada yeni bilgiler edinirken buradaki bilgileri kıyas bilgileri olarak kullanmakta ve üzerine yenilerini eklemektedir. Dolayısıyla her insanın kıyas bilgileri, olayları değerlendirişleri, değerlendirme hızları, sonuçları, değerlendirmeden sonuçlara bağlamaları, vs, doğal olarak farklı derece ve farklı kalitelerde olmaktadır.

          Gün boyu yaşananlar şuur dışına atılırken insan şuuru da dahil yardımcı merkezler faaliyetlerini şuur dışına çevirmektedirler. Faaliyetler şuur dışına çevrilirken de uyuklama meydana gelmektedir. Uyunduğu zaman da merkezler içe dönmüş olmaktadır. Dolayısıyla günlük hayatın olaylarını şuur dışına nakledebilmek için uyumak gerekir.

          Uyuyan bir insan ise bazen rüya görmektedir. Görülen rüyalar da yine bir çeşit imajinasyon olmaktadır. Bu imajlar şuur ötesinden ve çevreden gelen tesirlerle meydana gelmekte ve görülebilmektedir. Fakat önce şuur sahaları ile ilgili verilen bilgileri kısaca hatırlatalım.

          İnsandaki şuur, öz varlığın beyine sıkı sıkı hakimiyetinden dolayı dışarı yansıyan kısımlarıdır. Şuur dışı ise bir ucu bu dünyaya öbür ucu diğer dünyaya uzanan varlığın bir şuur sahasıdır. Dünya bilgileri burada toplanmakta ve bu saha iki alemi birbirine bağlamaktadır. Dolayısıyla, dünyadaki insan da diğer alemdeki öz varlık da buradaki bilgilerden faydalanabilmektedir.

          Öz varlığın bulunduğu taraftaki şuur sahalarına ise şuur ötesi denmiştir. Şuur ötesi kendi içinde fonksiyon olarak ikiye ayrılmaktadır. Birisine şuur altı diğerine de şuur üstü denmiştir. Şuur altı, öz varlığın bilgi ve tecrübelerinin toplandığı bir şuur sahasıdır ve kapısı daima kapalı bir kütüphaneye benzer. Şuur üstü ise öz varlığa ve dolayısıyla dünyadaki insana yani bu aleme diğer varlıkların gönderdiği tesirlerin giriş kapısıdır, ve bu kapı daima açıktır.

          Yukarıdan gönderilen tesirler bu kapıdan içeri girmeyince ne şuur altına, ne şuur dışına, nede şuur dışı kanalıyla beyinin şuur merkezine ulaşabilmektedir. Şuur üstü aynı zamanda ruhun öz varlığa bağlandığı bir şuur sahasıdır. Fakat, gerçekte böyle parçalara ayrılmış şuur sahaları yoktur. Tüm bu anlatılan şuur sahaları öz varlığa ait tek bir şuurun farklı zaman ve mekanlarda iş gören çeşitli şekillerdeki fonksiyonları olmaktadır.

          Şimdi,  başka bir alemde bulunan yüksek bir varlık, bir insana bir bilgiyi rüya yoluyla vermek istediği zaman, niyetini taşıyan bu tesirler, şuur ötesinde bulunan şuur üstü sahasından içeri girmektedir. Yalnız, bu tesirler dünya dışından geldiği için herhangi bir dünya diline dönüşmemiş manaları taşımaktadır. Eğer doğrudan doğruya insan beynindeki şuur merkezine inmiş olsalar bunların ne olduğunu insan anlayamayacaktır.  

          Onun için, şuur üstü sahasından içeri giren bu tesirler, doğruca şuur dışına uzanıp oradan niyetini ifade edecek malzemeleri toplamaktadır. Dünya bilgileri şuur dışında toplandığı için aynı zamanda insana da hitap etmektedir. Varlık şuur dışında yeterli malzeme bulamaz ise şuur altına uzanıp oradaki malzemeleri de kullanabilmektedir.

          Varlığın niyetini taşıyan bu tesirler, şuur altından veya şuur dışından gerekli malzemeleri aldıktan sonra, doğruca şuur merkezine inmektedir. Bu durumda iken şuur merkezinin de serbest olması gerekir. Bu tesirler şuur merkezi için artı bir değerdir. Dolayısı ile düalite prensibine bağlı değer farklanması mekanizmasını kullanarak şuur merkezinin moleküllerini harekete geçirir ve varlığın vermek istediği bilgiler imajlar halinde ve insanın görüp anlayabileceği veya duyulabileceği bir şekilde şuurda ortaya çıkarlar.

          Çevreden gelen tesirlerle meydana gelen rüyalarda ise çok da büyük bir fark yoktur. Uyuyan bir insana seslenmek veya dokunmak ona çevreden tesir göndermek demektir. Fakat uyuyan bir insanda temas veya işitmeyle ilgili beyindeki merkezler faaliyetlerini şuur dışına yöneltmişlerdir. Yani merkezler içe dönük durumdadır.

          Bu merkezler, şuur dışıyla meşgulken çevreden gelen bu tesirleri şuur dışı kanalıyla şuur altına göndermektedirler. Şuur altına ulaşan bu tesirler oradaki sonsuz izlenimlerden kendi özelliğine uygun olanları rast gele seçmekte ve otomatik olarak bir imajinasyon işlemi başlatmaktadır. Bu imajlar da yine şuur dışı kanalından geri yansıyarak şuurda ortaya çıkarlar. Şuur altına gönderilen veya geri yansıyan tesirler zayıf ise rüya görülmez.

          Görünüşte bir insan seslenmeyle birlikte uyanmaktadır. Sesin bir tesir olarak havada gitmesi, şuur dışı kanalından şuur altına ulaşması, kendine uygun izlenimleri seçerek bir imajinasyon işlemi başlatması, tekrar şuur dışı kanalından geri yansıyarak şuurda ortaya çıkması ve bu imajların görülmesi bir saniyeden kısa sürmektedir. Yani insan bu rüyayla birlikte uyanmaktadır, ve merkezler de faaliyetlerini artık dışa çevirmektedir.

          Burada, birincisinde şuur dışındaki malzemeler kullanılırken ikincisinde şuur altı malzemeleri kullanılmaktadır. Birincisinde görülen rüyalar berrak ve temiz iken ikincisinde görülen rüyalar insan idrakine göre karışık veya dağınık şekillerde meydana gelmektedir. İdrakin önemi ve fonksiyonu üzerinde durmaya devam edeceğiz. 

Free Hit Counter (01.01.2016)

Copyright © 2016. The Last Knowledge.
Bu site özeldir ve ticari amaç taşımaz.