Notlar

LK banner 2016

09:01:16
 3/05/2024

          Zengin, fakir, veya orta derecede bulunmayı ayarlayan; dünya hayatının arka planında bulunan derin etkenlerden kısaca bahsedelim. Her insan bedeni için hazırlanmış bir dünya hayat planı bulunmaktadır. Her dünya hayat planı, vazife planlarına hazırlık amacını taşımakta ve vazifeli varlıkların gözetimi altında tekamül kurallarına uygun olarak hazırlanmaktadır.

          Bir dünya hayatı planının hazırlanması veya var olması, belki dünya hayatında özgürlüğü kısıtlayan bir durum ya da başarısızlığın bir sebebi olarak değerlendirilebilir. Fakat her hayat planı, irade hürriyetine sahip her insana, dünya hayatında çok geniş hareket etme imkanları tanıyacak şekilde hazırlanmaktadır.

          İnsan, bir topluluk içinde yaşamakta ve diğer insanlarla bir alışveriş içerisinde bulunmaktadır. İnsanın topluluk içerisindeki görünen bu alışverişleri görünmeyenlerinden çok daha azdır. Çünkü bu alışverişlerin içerisine insanların sempatileri, antipatiler, fikirleri ve düşünceler gibi bir çok tesirleri de karışmaktadır.

          Bir topluluğu meydana getiren diğer insanların da birer dünya hayat planları bulunmaktadır. Dolayısıyla bir insanın dünya hayatı planı hazırlanırken diğer insanların hayat planlarıyla ayarlanarak hazırlanmaktadır.

          Tüm insanların hayat planlarının birbiriyle ayarlanarak hazırlanması ise, bu planlardan meydana gelmiş olan daha büyük bir toplumsal planın varlığını ortaya koymaktadır. Buna göre, bir insanın toplum içindeki görünen durumu, tüm insanların hayat planlarının meydana getirdiği toplumsal plana ayarlanmış olarak bulunacaktır.

          Fakat, dünyadaki insan iradesine hürriyet tanınmıştır. Bu irade hürriyetiyle insanların kimisi çalışıp çabalarken kimisi tembellik göstermektedir. Böyle bir durumda ise, insanların gösterdikleri gayret ve çabalarına veya tercih ettikleri tembelliklerine göre toplum içindeki durumlarının yeniden ayarlanmaları gerekir.

          Kısaca, varlıkların gelişimi ve ruhların tekamülü için, vazifeli varlıkların gözetimi ve kontrolü altında hazırlanan tüm hayat planları, toplumsal plana ayarlanarak hazırlanmaktadır. Toplumsal plan ise, insanların irade hürriyetleriyle gösterecekleri çaba ve gayretlerine göre toplum içindeki durumlarını yeniden düzenlemektedir. Bu konu üzerinde biraz duralım.

          Dünyada bir insan bedeniyle tecrübe yapacak bir varlık, bir dünya hayatı planı hazırlamadan önce, o varlığın o zamana kadar elde ettiği bir birikimi ve bir gelişmişlik durumu bulunmaktadır. Bu birikimler ve gelişmişlik durumları her varlıkta farklıdır. Fakat, aynı yolları kat edip aynı safhalara ulaşan varlıkların durumları birbirine daha yakın bulunmaktadır. Farklı safhalardaki varlıkların gelişmişlik durumları ise birbirleriyle kıyas edilemeyecek kadar birbirlerinden uzak durumdadır. Bahsettiğimiz bu birikim, bir varlığın öz bilgileridir. Gelişmişlik durumu ise bu birikim sayesinde genişlemiş olan idrakidir.

          Bir varlığın idrak genişliği, insan beyninde meydana gelen ve genişleyen idrak değildir. Öz bilgileri de, insanların bildiği ve anladığı manadaki dünya bilgileri değildir. Bu öz bilgiler, değerleri yükseltilerek insanların idrak kapasitelerinin üzerine çıkartılmış ve sadece daha yüksek bir alemde bulunan varlığa hitap eden ve onun kullanabileceği bir hale getirilmiş olan değerlerdir.   

          Fakat varlık, bu öz bilgilerini ve idrak genişliğini dünya idrakiyle ve dünya bilgileriyle, yani insan beyninde meydana gelen idrakle sağlamaktadır. Bu durumda, bir varlığın öz bilgilerini meydana getiren binbir çeşit realitelere sahip insanların verdikleri binbir çeşit dünya değerleri, varlıkların gözünde insanların kavrayamayacağı başka şeyleri ifade ederler.

          Bir varlığın ve tüm varlıkların dünya hayatı planı hazırlamaktaki amaçları, vazife planlarına katılmaktır. Bir varlık, vazife planına katıldığı zaman kendisine bağlı olan ruhun tekamülünü aktif olarak tamamlamaya başlamaktadır. Yani kendi varlığının kainatta var olmasının amacını yerine getirmeye başlamaktadır.

          Fakat, varlığın bu vazifeyi yapacak kadar bir olgunluğa ulaşması gerekir. Bu olgunluğa ulaşmak ise, vazife planlarına katılacak kadar öz bilgilerin arttırılmasıyla, idrakin genişletilmesiyle ve dolayısıyla büyük sorumlulukların kabul edilmesiyle mümkün olmaktadır. Fakat, arttırılması gereken bu öz bilgilerin kaynağı dünyada bulunmaktadır. Yani  varlığın bu öz bilgilerini dünya realiteleri meydana getirmekte ve arttırmaktadır.

          Bundan dolayı varlıklar, öz bilgilerini arttırıp idraklerini geliştirmek ve büyük sorumlulukları yüklenebilmek için, kendilerine yardımcı olan vazifeli varlıklarla beraber veya onların gözetimi ve kontrolü altında bir dünya hayatı planı hazırlamaktadırlar. Bu bilgilerden, dünya hayatının vazife planlarına bir hazırlıktan ibaret olduğu da rahatlıkla ortaya çıkmaktadır.

          Kısaca, ruhların tekamüllerini, hakim oldukları varlıklarının dünyadan toplayarak kendilerine mal edip kullandıkları öz bilgileri sağlamaktadır. Bir insanın dünyada meydana gelmiş veya getirilmiş dünya değerleri veya bilgileri yani realiteleri, direkt olarak ruhun tekamülüne hizmet edememektedir.

          Varlıklarda toplanmış olan bu birbirinden farklı miktarlardaki öz bilgilerin arttırılması ve doğrudan doğruya, aktif olarak ruha hizmet edebilmeleri için, birbirine yardım eden ve birbirini destekleyen bireysel hayat planlarının hazırlanıp bunun bir toplumsal plana bağlanması ve o topluluk içinde uygulanması şarttır. Toplumsal plandan bağımsız hazırlanan bir hayat planı varlığın işine yaramamaktadır. Onun için, hiçbir insan varlığı veya onun yardımcı vazifeli varlığı, toplumsal plandan bağımsız bir dünya hayatı planı hazırlamamaktadırlar.

          Kısaca, varlığın gelişimi ve ruhun tekamülü toplumsal plan içinde gerçekleşebilmektedir. Bu toplumsal plan ise vazife planları tarafından bir hedefe doğru yönlendirilmektedir. Aslında, plan ve topluluk kavramları biraz derin düşünülürse, kainatın olduğu gibi bir toplumsal plana sahip olduğu sezilecektir. Bir hayat planının genel durumu üzerinde de biraz duralım.

          Bir dünya hayatı planı hazırlanırken, bu hesapların sınırları, bir plan yaparak toplumsal plana katılıp yeryüzüne inmiş bedenli insan varlıklarını kapsadığı gibi, bir dünya hayatı planı hazırlayıp da henüz yeryüzüne inmemiş sırada bekleyen insan varlıklarını da kapsamaktadır.  

          Dünyadan sorumlu büyük vazife planları, bedene bağlanmış veya bağlanmamış olan, bedene bağlanıp da bedeni terk etmiş veya edecek olan, ya da varlıkların o zamana kadar kaçıncı kez bedenlere bağlandıkları veya bağlanacakları, ya da dünyadan mezun olup ebediyen ayrılacak olan varlıkların öz bilgilerini tamamlayıp tamamlamadıkları, dünya zamanının her bir anında bedenlilerin ne kadar ilerleme kaydettikleri, yürürlükte olan hayat planlarının istikametleri ve bu istikametlerinden ne kadar sapma gösterdikleri, eğer bir sapma göstermişler ise yapılacak yardım ve müdahalelerin zamanı, şekli veya dereceleri; kısaca varlıkların yetmiş bin yıllık geçmişini ve bu süre içinde ne kadar gelişme gösterdiklerini, her bir dünya zamanı anına kadar hazırlanan ve uygulanan dünya hayat planlarını en ince ayrıntısına kadar bilmekte ve onaylamaktadırlar.  

          Vazife planları varlıkları, bir vahdet içerisinde bulunmaktadırlar. Bir insan varlığının yardımcı varlığı da vazife planlarının bir elemanıdır. Dolayısıyla bir insan varlığının yardımcı varlığı bir tane olmayıp, onun arkasında vahdet içerisine girdiği varlık sayısı kadar vazifeli varlıklar bulunmaktadır.

          Vazifeli varlıklar arasındaki koordinasyon, iş birliği veya iletişim anlıktır. Dolayısıyla dünyadan sorumlu büyük vazife planlarının gözü kulağı gibidirler, ve her yerdedirler. Bir varlık, dünya hayat planı hazırlarken bu yardımcı varlığıyla birlikte veya bu varlığın gözetimi altında hazırladığı için, planın içeriği ve toplumsal planla uygunluğu dünyadan sorumlu vazife planları tarafından da açık olarak bilinmektedir.

          Fakat, bir hayat planının şartlarını, bu dünya hayatında, bir varlığın bedene ait irade hürriyetiyle gösterdiği çaba ve gayretlerinin sonuçları belirlemektedir. Yani, yeni bir dünya hayat planının şartlarını daha evvelki dünya hayatının sonuçları tayin etmekte ve o birikim üzerinden kurulum devam etmektedir. Onun için, bu birikim ve bu birikime bağlı olarak hazırlanan planların farklı oluşundan dolayı, her insan doğuştan farklı yeteneklere sahip olarak dünyaya gelmektedir.

          Bu varlık, bedenli dünya hayatının sonunda vazife planlarına katılacak kadar öz bilgilerini arttırmış, şuur ve idrakini geliştirmiş, yüksek sorumluluk duygularına ulaşmış ise, dünyadan mezun olup vazife planlarına katılır. Veya, bu seviyelere yakın bulunuyor ise ya da hazır değil ise, vazife planlarına ait prensipleri benimsemesi ve büyük sorumlulukları kabul edebilmesi için, kısaca vazife planlarının şartlarına uyum sağlayabilmesi için sevgi alemi veya sevgi planı denilen son bir uyum hazırlığı safhasına geçer.

          Eğer, bir varlığın dünya hayatından, irade hürriyetiyle gösterilen çaba ve gayretlerinden çıkan sonuçları, yani öz bilgileri, dünya okulundan mezun olmaya kafi gelmez ise, bu eksikliği tamamlamak için yeni bir dünya hayatı planı daha hazırlayıp tekrar dünyada bedenlenmeye ve bu bedenin iradesine tanınan hürriyetle eksiklerini tamamlamaya mecburdur.

          Eğer, bu sırada dünya okulu kapanırsa, ki şu andaki durum yetmiş bin yıllık dünya devresinin sonuna gelmiş olduğunu göstermektedir, eğer dünya okulu kapanırsa bu eksiklikleri açılacak olan dünyanın yeni devresinde tamamlamak zorundadır. Bu durum ise, varlığın gelişmişlik durumuna uygun yeni dünya şartlarının on binlerce yıl sonra tekrar meydana gelmesini beklemesi demektir. Ancak, bu uzun zamanlardan sonra oluşacak yeni dünya şartlarına uygun yeni bir dünya hayatı planı hazırlayıp dünyadaki bir bedene bağlanır, ve eksik kalan öz bilgi miktarını artırma süreci yeniden başlar. Tamamladığı zaman da devre sonunu beklemeden dünyadan mezun olur.

          Veya, seyrek de olsa, irade hürriyetleriyle gösterilen çaba ve gayretlerinin sonucunda benzer seviyelere gelmiş olan varlıklar bir diğerinin hazırlamış olduğu hayat imkanlarından da faydalanabilir. Yani, yeni hayat planları birbirini destekler şekilde uygun hale gelmiş ise, bir varlığın sahip olduğu imkanların bir kısmını diğer bir varlık ortak olarak kullanabilir, ve ayrı ayrı bedenlere aynı anda aynı imkanları kullanarak bağlanabilirler.

          İşte, bu dünya hayatı planı tekrar hazırlanırken, varlığın ihtiyacına göre dünyadaki anne, baba, memleket, cinsiyet, kültür, kısaca ruhun kendisinden istediği öz bilgilerini artıracak olan dünya realitelerini, her nereden nasıl ve ne zaman temin edecek ise, mevcut dünya imkanları içerisinden seçerek planını hazırlar. Bunları seçecek kadar idraki gelişmemiş ise, onun bu sorumluluğunu üzerine alan vazifeli yardımcı varlığı seçer ve hazırlar. İnsan varlıkları, ancak idraklerinin gelişmişliği oranında kendi hayat planlarının seçimlerine katılabilmektedirler.

          Bu varlık, dünyaya doğmaya hazırlanırken doğacağı ailenin ekonomisi bozuk ise, ki bu onların plan ve programı veya özgür iradelerinin yeni sonuçları olarak da ortaya çıkabilir, bu varlığın hazırladığı hayat planının bu aile içerisinde yürürlüğe girebilmesi için önündeki engeller de kaldırılmaktadır. Yani yardımcı vazifeli varlıklar bir takım şartları oluşturarak ailenin ekonomik durumunu da yeni gelen varlık için düzenlemekte ve bu varlığın dünya hayatındaki yeni yolunu açmaktadırlar.

          Hazırlanmış bir planla dünyaya doğan varlık, artık bir insan beynine ve beden imkanlarına bağlanmış olduğu için, dünya şartlarına uyum sağlamış, yani şuur ve idraki daralmış, kendi planını unutmuş, dünyanın acı tatlı olayları içinde ve yardımcı varlığının gözetimi altında, fakat hiçbir şey hatırlamadan, bedenine tanınan irade hürriyetiyle yaşamaya başlar. Sınırları çok geniş tutulmuş olan planı doğrultusundan ayrılmadığı sürece de yardımcı varlığı müdahale etmez.

          Fakat, varlığın o ana kadarki gelişmişlik seviyesi, bedenin irade hürriyetiyle engellenmeye veya geri çekilmeye başlandığı an, doğal olarak yardımcı varlığı tesirler göndermeye ve müdahale etmeye başlamaktadır. Bu müdahalenin, ki bu müdahalenin burada varlığa ve dolayısıyla ruha bir yardım ve hizmet olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır, bu müdahalenin dünyadaki görünen şekli bir takım kayıplar, vicdan azabı yaratan olaylar, ıstıraplı haller veya durumlar olarak görünmektedir.

          Bunların meydana getirilmesinden maksat, vicdan mekanizmasının çalıştırılması içindir. Çünkü insan dünya hayatında vicdanını kullandıkça, vicdanının olumlu tarafına özgür iradesiyle değerler ekledikçe planı yolundan gitmekte ve kendi varlığını geliştirebilmektedir. Bunun zıddı olan tarafın sürekli tercih edilmesi durumunda ise, varlık gelişemeyip gerilemeye başlamaktadır, ki bu da tekamül kurallarına aykırı olduğu için doğal olarak bir müdahale ile karşılaşılmaktadır.

          Yardımcı varlıklar başlattıkları hiçbir işi yarım bırakmazlar. Eğer, tesirler göndererek müdahale etmeye başlamışlar ise, yani yardım etmeye  başlamışlar ise, pozitif bir sonuç elde edene kadar bu yardımları devam eder, ve hiçbir kuvvet de bu yardımı engelleyemez. Yüksek vazife planlarından yardım isteme hakkına sahip bir insanın, irade hürriyetiyle tercih edebileceği bir intihar ise, o güne kadar kazanılmış hakların da yok sayılıp yeni baştan bir planın hazırlanmasını gerektirir.

          Şimdi, ruhların tekamüllerine yönelik hazırlanmış bir planın yüksek vazife planları tarafından nasıl yerinde ve zamanında ayarlanıp uygulandığını dünyaya verilen son bilgilere göre kısaca izah etmeye çalışalım.  

          Ruhlar, tekamüllerini kainat maddelerini kullanarak tamamlamaktadırlar. Kainatta her şey maddedir. Maddeler, prensip ve mekanizmalara bağlı olarak meydana gelir ve çeşitli şekiller ve haller alırlar. Bu prensiplerin ve bu prensiplere bağlı mekanizmaların kaynağı ruhların ve kainatların da üzerinde bulunan asli prensiptir. Asli prensip ilahi bir prensiptir. Kainat maddelerinin aslı ise amorf maddedir.

          Amorf madde, ne kadar çok tesir alırsa meydana gelen hareketler o kadar çok gelişmiş ve değer almış maddeler olarak görünmektedir. Ruhun kainatta hakim olduğu varlık da çok gelişmiş bir madde topluluğudur. Bu varlık, dünyadaki bir insanın öz varlığıdır, yüksek benliğidir, bedenindeki canıdır. Her can, kainatlar üstünde bulunan kutsal ruhun bir temsilcisidir. Bu canların gelişimiyle ruhların tekamülü paralel gider.

          Bir varlığın kullandığı maddelerin veya madde hallerinin durumu, o varlığa hakim olan ruhun tekamül seviyesini ortaya koyar. Bir insanın fikir ve düşünceleri, meydana gelen duygu halleri, o bedene hakim olan varlığın kullandığı geliştirilmiş madde hallerinin bir takım hareketleri veya akışlarıdır. Maddeler geliştirildikçe incelir ve akışkan haller alırlar.

          Şimdi, her varlığın yeni hazırladığı dünya hayat planı, eski birikimi üzerinden toplumsal plana ayarlanarak hazırlanmaktadır. Fakat her varlığın birikimi farklı miktarlardadır. Dolayısıyla bir varlığın birikimini artıracak olan dünya realiteleri ve bu realiteleri meydana getirecek olan dünya olaylarına duyulan ihtiyaçlar her varlıkta farklı olacaktır.

          Aynı sebepten dolayı, bedenin cinsiyeti, kültürü, sağlık ve ekonomik durumları da dahil, bedenin tüm yetenekleri ve imkanları, bu birikimleri artıracak olan dünya realitelerini ve bu realiteleri meydana getirecek olan dünya olaylarını ve şartlarını yaşamaya uygun olarak seçilmektedir. Bir varlığın veya bir varlığa hakim olan ruhun erkeği dişisi olmaz. Bunlar, bir varlığın öz bilgilerini artıracak olan hayat planlarına uygun olarak seçilen ve gerekli olan dünya maddelerine ait düalitelerdir.

          Bir varlığın birikimine bağlı olarak bir insan, belirli bir olgunlukla dünyaya gelir ve irade hürriyetiyle yaşamaya başlar. İşte bu irade hürriyetiyle gösterilecek çaba ve gayretler, hazırlanmış bir plan karşısında yeni durumları meydana getirmektedir. Çünkü bir insan her ne kadar bir planla dünyaya gelmiş olsa da, irade hürriyetiyle yapılan girişimler beklenmedik sonuçlar doğurduğu için o insanın geleceği de bilinememektedir.

          Tüm bu olup bitenlerin, yukarıdan aşağıya nasıl meydana getirildiği anlaşılmak istenirse; yüksek kader ve yüksek zaman prensipleri asli prensibin birer kudreti olmaktadır. Bu kudret, yani yüksek prensipler, üniteye gelince orada bir değerlendirmeye tabii tutulup oradan çok kuvvetli tesirler halinde, asli prensip, kader ve zaman tesirleri olarak çıkmaktadırlar. Bu yüksek tesirler, oradan da üniteye bağlı yüksek vazife organizasyonlarına inmektedir.

          Ünite, bir idrak vahdetidir. Yüksek vazife organizasyonları ise, asli prensip, kader ve zaman prensipleriyle ilgili vazifeleri yapmak üzere üç ayrı kadroya ayrılmıştır. Bu kadrolar bir koordinasyon içinde çalışmakta ve her birinin altında kendilerine bağlı sayısız organizasyonlar bulunmaktadır.

          Üniteden çıkan bu kuvvetli tesirler, bu kadrolar ve onlara bağlı sayısız organizasyonlar aracılığı ile kainatın her bir yerine ve her bir zerresine ayarlanarak ve hesap edilerek dağıtılmaktadır. Tesirlerin akışı asla şansa veya tesadüfe bırakılmamaktadır. Bu sistem, kainat idare mekanizmasını meydana getirir ve sonsuz sayıda vazifeli varlıklar da bu kainat idare mekanizmasının içinde yer alırlar. Dünyadaki insanların varlıkları henüz bu idare mekanizması içinde değildirler. Fakat, dahil olmak üzere hazırlıklarını bitirmiş ve bu kutsal vazifenin eşiğine gelmiş durumdadırlar.

          Kısaca, asli prensibin yüksek prensipleri, üniteye bağlı ve onun altında asli prensip kadrosu tarafından yerine getirilmektedir. Yüksek kader prensibi, üniteden kader tesirleri olarak çıkınca, bu tesirler kader prensibine ait kadro tarafından kader mekanizmalarını çalıştırmakta ve alemlerin mekanlarını meydana getirmektedir. Meydana getirilen bu alemlerin zamanları ise üniteye bağlı zaman kadrosunun kontrolü altında bulunmaktadır.  

          Ruhlara bağlı varlıkların ise, asli prensip kadrosu altında, her hangi bir mekan ve zaman içerisinde gösterdikleri çaba ve gayretlerine göre hakları olan mekanlar meydana getirilmektedir. Yani her hangi bir alemde ortaya çıkan hakları kader olmaktadır. Fakat kader prensibi sadece mekanı ifade ettiği için, bu hak ancak zaman prensibiyle belirlenebilmektedir. Onun için, kadrolar ve kendilerine bağlı olan sayısız organizasyonlar bir koordinasyon içerisinde birlikte çalışmak durumundalar.

          Alemlerin zaman ve mekanları birbirinden farklı olduğu için, onları meydana getirmiş olan kaderin görünen durumu da her alemde farklı olarak ortaya çıkmaktadır. Bizim alemimiz hidrojen alemidir. Hidrojen alemini kader prensibine bağlı kadronun çalıştırdığı kader mekanizmaları meydana getirmiştir. Yani, bu alemde var olan her şey kader prensibine bağlı kader mekanizmalarının meydana getirmiş olduğu  mekanlar olmaktadır.

          Bu durumda, bu aleme dahil olan bu dünya ve bu dünyada mevcut maddelerin ve bu madde hallerinin hareketlerinden meydana gelen olayların tamamı; bir insanın bedeni, duyguları, düşünceleri, kabiliyeti, zengin oluşu, fakir oluşu, orta halli oluşu… Kısaca her şey, asli prensip kadrosu altında, kader prensibinin zaman prensibini kullanarak, bu alemdeki bir akışı ve bu akışın meydana getirdiği mekanın birer ayrıntıları olarak meydana gelmektedir.

          Kısaca, bir ruha bağlı olan varlığın dünya hayatı planı onun yardımcı varlığının gözetimi altında onun ihtiyacına göre hazırlanmakta ve toplumsal plan içinde yerini almaktadır. Dünyadaki zaman ve dünyadaki irade hürriyetiyle gösterilen çaba ve gayretlerine göre de toplum içindeki durumu, yani kaderi, yeniden ayarlanmakta ve bu ayarlamalar da zaman mekan kadrolarından gönderilen tesirlerle ve onların kontrolü altında meydana getirilmektedir.

         Varlık, bu alemi terk ederken, şuur dışında biriktirmiş olduğu dünya bilgileriyle birlikte, yani bir dünya realitesine sahip bir insan bedenini dünyada bırakarak, onun bu dünya realitesiyle birlikte, bu realiteden bir sonuç elde etmek üzere kendi içine çekilebileceği sessiz bir ortama, yani spatyom ortamına geçer. Vazifeli olan yardımcı varlığı da bu atmosferi ona sağlamak için yanında hazır bulunur.              

Free Hit Counter (01.01.2016)

Copyright © 2016. The Last Knowledge.
Bu site özeldir ve ticari amaç taşımaz.