Özel Notlar

LK banner 2016

17:38:01
 29/04/2024

Geçmiş zamanda, şimdi de ve gelecek zaman içinde aynı anda bulunmak konusu birçok insanın aklının almadığı bir konudur. Gerçekten bir insan geçmişi düşünebilir hatıralar içinde yaşar. Bedeninin bulunduğu zaman içinde de yaşar, yani gününü yaşar. Umutları ve beklentileri olan geleceği düşünür, bu defa hayal kurarak gelecekte yaşar. Kısaca bir insan geçmişi, şimdiyi veya geleceği ayrı ayrı veya birinden öbürüne atlayarak yaşayabilir. Fakat bu akıp giden zaman çizgisi, çizgi değil de nokta ise nasıl olacak?.

Hem geçmiş hem gelecek ayni anda nasıl yaşanacak?. Pratik olarak bedenli bir insanın an’da bulunması mümkün değildir. Şimdi’de yaşıyor olmak o tek nokta olan an’da bulunmak değildir. Yine zaman çizgisinin üzerinde geleceğe doğru gidiyor halde bulunmak olur ve rasyonel olarak zaman geçmişte birikmeye devam eder. Dikkat ederseniz geçmişi veya geleceği yaşarken o yaşanan ortama fizik beden taşınamıyor, beden şimdiki zamanda kalıyor. Eğer insan, an’da bulunabilseydi bedeni de geçmişe veya geleceğe birlikte gitmesi gerekirdi. Bu durumda beden, bağlı olduğu zamanın dışına çıkamaz.  

 

An’da olmak konusunu birçok bilgiyi kavradıktan sonra sezmek mümkündür. Özellikle maddenin ilk oluşumunu, ilk hareketlerin nasıl ve ne maksatla başlatıldığı konularını iyi kavramak gerekir. Bunlardan sonra ancak zamanın maddelere ve hareketlere bağlı kavramlar olduğu sezilebilir. Elbette maddelerin hareketlerinin kontrollü olması, ona bağlı olan zamanın da kontrollü olduğunu gösterir. Bu durumda zaman, maddelerin hareket imkanlarına bağlı kavramlar demek olur. Beden de bir madde olduğu için o maddenin tınısına veya hareketlerine bağlı zaman içinde bulunmak mecburiyeti vardır. Dolayısıyla bedene bağlı insanın idraki de bedenin bulunduğu zamana dahil olur, çünkü insan idraki ne kadar yüksek hareketlere sahip olursa olsun dünya maddeleri içinde meydana gelen bir hareket olduğu için o maddelerin bağlı olduğu zamana bağlı kalır. Zamanın maddelere ve hareketlere bağlı kavramlar olduğunu öğrendikten sonra, yine bir hareket olan idrakteki hareket hızı değişikliği, o hareketlere bağlı zamanı da otomatik olarak değiştirir. Kısaca, idrakteki hareket hızının değişiklik derecesine göre o idrak, bağlı olduğu maddelerin zamanı içinde bulunur. Bu da zamanın idrake bağlı bir kavram olduğunu ortaya çıkartır. Ayrıca, insan idraki kendi başına hareket eden bir şey değil onu hareket ettiren başka sebepler var. Ne kadar yüksek hızlarda hareketlere sahipse, ondan çok daha yüksek hızlara sahip başka idraklerin kontrolü altında bulunur, ve bu da o insanın özvarlığıdır. Özvarlığın beden maddeleri yüksek hareketlere sahip olduğu için ona bağlı zaman da farklı olur. İşte, bir şekil vermemek şartıyla özvarlığı oluşturan madde ortamında bulunmak an’da bulunmak olur. İnsan bedenliyken o ortamda bulunamaz, fakat insanın özvarlığının bir kısmı daima o ortamda bulunur. Sebep-sonuç maddeye ait bir kural olduğu için, o ortam içinde bulunan özvarlık da kendi kendine hareket edemez. O da, ondan çok daha hızlı başka hareketlere sahip hareketlerin kontrolü altında bulunur, ve bu da o varlığın bağlı olduğu ruhu olur. Ruh bir madde olmadığı için maddelere bağlı zamanların veya diğer maddi özelliklerin hiçbirisi ruhta bulunmaz. Dolayısıyla an’da bulunmanın ötesine de geçtiği için hiçbir şekilde anlaşılamaz. Sadece, ruhun bir davranışı özvarlığa yansıyınca onu o kadar çok hızlı hareket ettirir ki, işte o hareketlere bağlı zamanın içinde olmak, an’da olmaktır. Özvarlık dünya maddesinden bir beden kurduğu zaman, beden maddesinin hareketlerine bağlı, kendi zamanından farklı bir zamanla karşılaşır. Bu da içinde bulunduğumuz dünya zamanı olur ve geçmişi, şimdisi, geleceği gibi varsayılmayan bir zaman kavramı ortaya çıkar. Onun için bedenli bir insanın an’da bulunması beden maddesinin hareket yavaşlığı yüzünden mümkün değildir, fakat bir parçası an’da bulunduğu için sezmesi mümkündür. Burası bedenli haldeyken idrak edilemez.

Free Hit Counter (01.01.2016)

Copyright © 2016. The Last Knowledge.
Bu site özeldir ve ticari amaç taşımaz.