Dünyadaki insanlık hayatının, her büyük dünya devresinin sonunda özellikle sağ bırakılan insanlar sayesinde yeniden başladığı dünyaya verilen son bilgilerde açık olarak ifade edilmiştir. Dünya dillerinin nasıl ve ne zaman ortaya çıktığını bu son verilen bilgilere göre kısaca ve basitçe izah etmeye çalışalım.
Her büyük dünya devresinin sonunda mevcut kıtalar çökerek okyanus tabanından yeni kıtalar ortaya çıkmaktadır. Fakat, bu mevcut kıtalar çökerken tamamen sular altında kalmayıp yüksek dağların tepeleri okyanus üzerinde bir ada şeklinde ortada kalmaktadır. İnsan neslinin devamı için özellikle hayatta kalması gereken insanlar da bu adalara sığınarak canlarını kurtarmaktadırlar. Kısaca her devre sonunda yeni ortaya çıkan büyük kıtalarda insan bulunmamakta ve dünyanın manyetik alanı da tersine dönmüş olmaktadır.
Fakat, verilen bilgilere göre hangi milletten olursa olsun adalara sığınarak canlarını kurtaran bütün insanlar tüm yetenek ve statülerini kaybetmektedirler. Yani akli dengelerini kaybedip konuşma dilleri de dahil, eski dünya devresine ait her ne özelliklere sahip iseler her şeylerini unutarak yeni bir dünya devresine geçmektedirler. Sadece içlerinde sebebini dahi bilmedikleri bir korku kalmakta ve hayatlarını da içgüdüsel olarak sürdürmeye başlamaktadırlar.
Doğal olarak bu devrenin bir önceki devresine ait Atlantis ve Mu kıtaları hakkındaki her türlü bilgiler ve konuşma dilleri de dahil, o devrenin sona ermesiyle birlikte sona ermiş ve unutulmuş olmaktadır.
İlk zamanlarda içgüdüsel olarak bir korku içinde yaşayan ve birbiriyle iletişim kurmasını da unutan bu bilgisiz insanlar, yani Atlantis ve Mu kıtalarının batışından sonra adalarda sağ kalan bu ürkek insanlar, çok zor hayat şartları içerisinde vahşileşmeye başlamaktadırlar. Hayat şartlarının böyle ayarlanmasının ve bu insanların vahşileşmesinin de bir sebebi bulunmaktadır.
Bu sebep de, her büyük dünya devresinin başında olduğu gibi, insanlık alemine yeni katılacak olan acemi varlıklara uygun ortamlar hazırlamak içindir. Çünkü insanlık alemine ilk defa katılacak olan varlıklar bir alt safhadan mezun olup gelen yeni varlıklar olmaktadır, dolayısıyla dünyada yaşayabilmeleri için anne ve babalarının da kendileri gibi vahşi olması gerekmektedir.
Adalarda üç yüz yıl kadar bir zaman birlikte yaşayan bu vahşi insanlar birbiriyle iletişim kurmaya başlamakta ve kendi imkanlarıyla, yeni ortaya çıkan kıtalara ulaşmayı başarmaktadırlar. Yeni kıtalarda ise bu zaman süresi içinde bitki örtüsü oluşmuş ve orası da vahşi bir ormana dönüşmüş olmaktadır.
Bu insanların hayatları artık imkanları bol olan büyük kıtalarda sürmeye başlar, nüfusları artar, birbirlerinden uzaklaşırlar, ayrı ayrı topluluklar meydana gelir, dilleri, ırkları, medeniyetleri, birbirinden ayrı olarak gelişmeye başlar ve yüzlerce dünya dili ortaya çıkar.
Bu bilgiye göre, yaklaşık her yetmiş bin yılda bir dünyada yeni diller meydana gelmektedir. Ve şu anda dünyada konuşulan mevcut diller de içinde bulunduğumuz bu devrenin sona ermesiyle birlikte sona erecek ve doğal olarak yeni devrenin sonuna kadar yüzlerce dünya dilleri yeniden ortaya çıkacaktır.
Onun için, insan varlıklarının dünya dışına ait durumları hakkında insanlara bir bilgi verilirken, insanların anlayabilmesi için şuur dışlarında bulunan ve dünyaya ait olan ana dilleri araç olarak kullanılmaktadır.