Her insanın, manyetik alanlar konusunda teknik bilgisi olmadığı için bu konuyu oldukça basit bir şekilde izah etmeye çalışalım. Maddelerin manyetik alanları, ilk atomun meydana getirilmesiyle birlikte başlamaktadır. Bu gün bilinen hidrojen atomu, ilk meydana getirilen atom olmayıp bu ilk atomun zenginleştirilmesi sonucu meydana getirilmiştir.
Manyetik alanın oluşumu bu ilk atomun meydana getirilmesiyle birlikte başladığına göre ve bu da henüz tespit edilemediğine göre, ancak bu konuda verilen bilgilere göre izah edilebilecektir. İlk meydana getirilen atom basit bir atomdur. Basit bir atom nasıl meydana geliyor?
Maddenin en büyük özelliği hareketsiz veya durgun oluşudur. Dolayısıyla böyle maddelerden bir atom kendiliğinden meydana gelmeyip özellikle meydana getirilmektedir. Bilinen maddeleri atomlar meydana getirdiğine göre, atomlar da hiç atom bulunmayan maddelerden meydana getirilmiş olmalıdır. İşte bu maddelere amorf madde denmiştir. Bu konuyu biraz açalım.
Amorf maddelerden bir atom meydana getirebilmek için bu maddelere hareket kazandıran kaynak, maddenin özelliğinden dolayı bu maddelerde bulunmamaktadır. Halbuki bu atomlardan, bir düzene sahip alemler ve kainat meydana getirilmiştir. Onun için, amorf maddelere hareket kazandırıp ilk atomu meydana getiren kaynak kainat üzerinde bulunmakta ve bu kaynağa da ruh denmektedir. Fakat, amorf maddenin aslı gibi ruhun da aslı insanlar için idrak dışı kalmaktadır.
Amorf maddeye gelen hareketler yani tesirler, amorf maddeyi hareketlendirirler. Bu tesirler, ruhlardan ve ünite denilen büyük bir varlık topluluğundan yansıyarak amorf maddeye inmektedirler. Amorf maddenin tesirleri yansıtmak gibi bir özelliği vardır. Bir atomun meydana getirilmesi kolay olmaz.
Ruhlardan gelen tesirler amorf maddenin bir parçasında yer bulur, sabitlenir veya ruhlar tesirleriyle bir parçayı yakalar ya da tutar. Aynı anda, yakalanmış bu amorf madde parçasının ortasına üniteden de bir tesir gelir. Amorf madde parçası iki ayrı yerden gelen tesir altında kalır. İki ayrı yerden gelen bu tesirler amorf madde parçasında bir zıtlık oluştururlar, yani düalite meydana gelir.
Üniteden amorf madde parçasının ortasına inen tesirler, bu parçanın çekirdeğini oluştururlar. Ruhtan inen tesir ise bu parçanın kabuğunu oluşturur ve böylece ruh bu kabuğa hakim olmuştur. Bu amorf madde parçası ilk defa meydana getirilen basit bir atom olur. Bir atomun ne kadar büyüklükte olduğunu ve tesirlerin gücünü göz önünde tutmak gerekir.
Tesir hareket demektir, ünite bu tesirleri maksatlı olarak göndermektedir, amorf madde ise tesirleri geri yansıtmaktadır. Ünite tesirlerini yani hareketlerini değiştirdiği zaman, çekirdeğin de bu tesirleri geri yansıtması gerekir, fakat çekirdek kabukla çevrelenmiştir. Bu tesirler üniteye geri yansıyamazlar ve atomun etrafına dağılırlar. Bu tesirler o atomun manyetik alanı olurlar.
Bu manyetik alan, amorf haldeki bir takım partikülleri kendi üzerine çeker. Bu parçaların hareketiyle birlikte kainatta ilk hareketler de meydana gelir. Hareketin meydana gelmesiyle birlikte o atoma ait zaman da meydana gelir. Ve o atomlar bir mekanı da meydana getirir. Onun için maddeler aslında birer hareket toplulukları demek olur. Atomdaki hareket, ünite tarafından kontrol altında meydana getirildiği için, bu atomlardan meydana gelmiş maddelerin zaman ve mekanları da ünitenin kontrolü altında bulunur.
Atomda meydana gelen manyetik alan, amorf madde parçalarını kendi üzerine çekerek atomu zenginleştirir. Tüm bu olan biten atomdaki hareketler, yani meydana getirilen tesirler, atoma hakim olan ruha, onun hakim olduğu tesir kanalından geri yansır. Geri yansıyan bu tesirler ruhun gizli kalmış bir kabiliyetini uyandırmaya başlar.
Şimdi, üniteden gelen tesirler bir manyetik alanın meydana gelmesine sebep olmaktadır; fakat ünite çok yüksek bir varlıklar topluluğudur. Varlık ise bir maddedir. Maddenin kendiliğinden tesir göndermek gibi bir özelliği bulunmadığı için, bu tesirlerin de üniteye kainat üzerinden gelmesi gerekir. Ve de öyle olmaktadır.
İşte, üniteye tesirler göndererek kainat maddelerinde manyetik alanın meydana gelmesine sebep olan, aynı zamanda bu tesirleri ruhlara da göndererek tekamül ihtiyaçlarını kainat maddelerine yansıtan kaynak, ruhların ve kainatların üzerinde bulunan asli prensip olmaktadır. Fakat, asli prensipten üniteye ve ruhlara gönderilen tesirlerin, kainat içinde akan tesirler gibi olmayıp, onları asli prensibin prensiplerini taşıyan kudretler olarak düşünmek gerekir. Fakat bunlar da yine insan idraki dışında kalmaktadır.