Notlar

LK banner 2016

07:19:45
 28/04/2024

İnsan varlığının nasıl ve niçin meydana getirildiği hakkında genel bir sezgiye varabilmek için, ruhlar, maddeler, tesirler, ve prensipler hakkında verilen bilgilerin tek tek ele alınarak incelenmeleri ve tümünün birden bir senteze tabi tutulmaları gerekir. Bu sentezin sonucunda sadece varlığın niçin meydana getirildiğini değil, kainatın giriş kapısından çıkış kapısına kadar kainat içerisinde bulunan her şeyin birbirine bağlanmış olduğu sezgisi de kazanılacaktır. 

Şimdiye kadar basitçe izah etmeye çalıştığımız bir çok konu ve bilgiler de, kainatta bulunan bir kısım parça ve durumlarını ifade etmektedir. Yani safhaları kademeleri veya çeşitli derecelerde gelişmiş ve yükselmiş hal ve durumlarını ifade ederler. Her bir safha başından sonuna kadar kendi içinde hiyerarşik bir gelişmeyi takip etmekte ve her yeni safha öncesinde yeni bir hazırlık safhasına geçilmektedir.


Her bir safha ve içindeki durumlar oldukça geniş konular olduğu için öz varlığın nasıl ve niçin meydana getirildiğini bu safhaların ayrıntılarına girmeden basitçe izah etmeye çalışalım. Fakat, arzu edenler istedikleri bilgilerin asıllarını ve ayrıntılarını rahatlıkla bulabilirler. 


Şimdi, kainat üstünde kalan her şey idraklerin, hatta sezgilerin dışında kaldığı için o konular hakkında bir fikir yürütülemez, dolayısıyla bu konular hakkında dünyaya verilen bilgilerle yetinmek gerekir. 


Verilen bilgilere göre, sonsuz kainatlar üzerinde sonsuz sayıda ruhlar ve onların da üzerinde ilahi bir prensip bulunmaktadır. Bu prensibe asli prensip denmiştir. Unutmamak gerekir ki isimler bir durumu anlatılabilmek için gereklidir. 


Sonsuz sayıdaki ruhların tekamül ihtiyaçları da sonsuz olup bu ihtiyaçlar sonsuz kainatlarla karşılanmaktadır. Tekamül ihtiyaçlarının da aslı bilinmeyip bunun da bir sembolik durum olduğunu unutmamak gerekir. Yoksa, mükemmel olanın bildiğimiz gibi bir eksiği olamaz. Bu bilgiye göre, ruhların sonsuz tekamül ihtiyaçları sonsuza kadar sürecek ve sonsuz sayıdaki kainatlar da sonsuza kadar var olacaklar demektir. 


Bu durumda, sonsuz kainatların var olma sebebi, sonsuz sayıdaki ruhların sonsuz tekamül ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır. Her şey sonsuza kadar sürünce, ne ruhlar tekamüllerini tamamlayıp asli prensibe kavuşacak, nede asli prensip ruhların seviyesine inebilecektir. Sonsuzluk, asli prensiple ruhları sonsuza kadar birbirinden ayırmaktadır.


Ruhlarla kainatların özellikleri de birbirinden farklıdır. Asli prensiple ruhlar arasında olduğu gibi, sonsuz kainatlarla sonsuz ruhlar arasında da sonsuz bir ayrılık bulunmaktadır. Ruhlar hiçbir şekilde kainatlardan ne bir parça almakta nede kendilerinden bir parça eklemektedir. 


Şimdi, ilahi olan asli prensibin kudreti, ruhların ve kainatların üzerinden prensipler olarak yayılmaktadır. Bu prensipler ruhların tekamül ihtiyaçlarını kainatlara yansıtırken, aynı prensipler kainatlara da yansımakta ve ruhlarla kainatları birbirine bağlamaktadır. Ruhlarla kainatları birbirine bağlayan asli prensip, ne ruhların seviyesine inmekte, nede ruhlar kainat maddeleri içine girip bağlanmaktadır. Yani asli prensip, ruhlar ve kainatlar, mevcudiyetlerini ait oldukları yerlerde muhafaza etmektedirler. 


Asli prensibin prensipleri kainat üstünden gelip kainat içine girince tesir olarak ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda bu prensipler ruhların tekamül ihtiyaçlarını da kainata yansıttığı için, bu ihtiyaçlar da kainat içinde ruhlara ait tesirler olarak ortaya çıkmaktadır. 


Asli prensibin prensipleri kainata iki ayrı koldan girince bir zıtlık oluşturmaktadır. Bu iki zıt tesir, amorf halde bulunduğu kabul edilen maddelere yansıtılınca, bu tesirler altında kalan amorf madde parçası da iki zıt tesire sahip olmaktadır. Dolayısıyla bu parça zıt kutupları olan ilk ve basit bir atom olmaktadır.


İlk atomun meydana getirilmesiyle birlikte kainat maddelerinde ilk defa bir düalite ortaya çıkmış olmaktadır. Düaliteyi meydana getiren bu zıt tesirlerden birisi, bu kainatta tekamülünü tamamlamış ruhlara ait varlıkların meydana getirdikleri ve ünite ismi verilen büyük bir varlık topluluğundan inmektedir. Diğeri ise ruhların tekamül ihtiyaçlarının direkt yansıtılmasıyla inen tesirlerdir. 


Üniteden atoma inen tesirler, atomda değişikliğe uğrayıp manyetik alana dönüşmektedir. Ünite, bu manyetik alanı kullanarak atomu belli bir seviyeye kadar geliştirirken, o atoma ihtiyaç tesirleriyle bağlı olan ruh da, meydana getirilen bu hareketleri izlemekte ve bu hareketler ruhta özelliği bilinmeyen bir içgüdüyü harekete geçirmektedir. 


Atom geliştirilirken etrafına partiküller saçılmakta ve bunlar da yarı süptil maddeleri meydana getirmektedir. Fakat, ünitenin atomu geliştiren tesirleri bu yarı süptil maddelere de inmektedir. Ünitenin tesirleri bu yarı süptil maddeleri de geliştirince çok daha ince partiküller saçılmakta ve bunlar da süptil maddeleri meydana getirmektedir.


Üniteden inen tesirler süptil maddelere de inmektedir, fakat, bu defa onları geliştirmeyip bir kısım partikülleri kendi üzerine toplayıp bir araya getirmektedir. Ruhun bağlı olduğu atom, süptil madde meydana getirecek kadar zenginleştirilince, ruh bu kainatta bir safhayı pasif olarak tamamlamış olmaktadır. Ruh, bu pasif safhayı tamamlayınca, üniteden inen tesirler, ruhun atoma inen tesirlerini kesip meydana getirdikleri süptil madde topluluğuna bağlamaktadır. Ruh, kendini atomdan koparıp bu süptil madde topluluğuna kendi kendini bağlayamamaktadır, ruhu atomdan koparan da bağlayan da ünitenin tesirleri olmaktadır. 


Ünite, ruhu süptil madde topluluğuna bağlayınca tesirlerini artık kesmekte ve ruhun tekamülü için gerekli olan yardım, kainat içerisinde bulunan çeşitli seviyelerdeki varlıklardan gelmeye başlamaktadır. İşte, ruha bağlanan bu süptil madde topluluğu ruhun bu kainattaki bir varlığı olmakta ve insanlar da buna öz varlık veya öz benlik yada yüksek benlik demektedir. Ruh, tekamülünü tamamlayana kadar, yani kainatı idare eden üniteye katılana kadar bu varlığını kullanmaktadır. 


Üniteden sonra ise ruh, sonsuz tekamül ihtiyaçlarını karşılamak üzere daha yüksek kainatlara geçmektedir. Bir kainatın maddesi diğer bir kainata taşınamadığı için, bu kainatta kullandığı varlığını terk etmekte ve varlık da hareketsiz ve dağınık amorf madde haline hemen dönüşüvermektedir. Kainat içinde kalan maddi bir alemden diğer bir aleme dahi bir insan bedeninin taşınamadığını hatırlamak gerekir.


Şimdi ünite, ruhu bu süptil madde topluluğuna, yani, varlığa bağladığı zaman daha evvel ruhta uyanan içgüdü de varlığa yansımaktadır. Bu varlığın süptil maddelerden meydana getirilmiş bir varlık olduğunu hiçbir zaman unutmamak gerekir. Çünkü varlıkta görülen hareketler ruhta meydana gelen içsel faaliyetlerin yansımaları olmaktadır. Ruhlar hiçbir zaman bir kainata veya bir öz varlığın içine girmiş değildir. Dolayısıyla bu bilgiden sonra, bir öz varlığın hakim olduğu bir insan bedeninin içine bir ruhun girmiş olduğu asla düşünülemez.


İlk oluşumuyla birlikte içgüdülere sahip olan bir öz varlık, ancak atomların manyetik alanlarına hakim olup çeşitli maddeleri meydana getirebilmektedir. Ruh burada öz varlığını kullanarak ilk defa aktif olarak tatbikatına başlamaktadır. Çeşitli maddeleri meydana getiren bu varlığın içine girdiği safha çok uzun sürmektedir. 


Bu öz varlığın bir sonraki safhası bitkiler alemi olmaktadır. Öz varlık, bitki bedenlerini manyetik alanlarından kontrol etmeye başladığı zaman, o anda bir bitkinin öz varlığı olmaktadır. 


Bitkiler alemini tamamlayan bu öz varlığın bir sonraki safhası hayvanlar alemi olmaktadır. Öz varlık, hayvan bedenlerini manyetik alanlarından kontrol etmeye başladığı zaman o anda bir hayvanın öz varlığı olmaktadır. 


Hayvanlar alemini tamamlayan bu öz varlığın bir sonraki safhası insanlık alemi olmaktadır. Öz varlık, insan bedenlerini manyetik alanlarından kontrol etmeye başladığı zaman o anda bir insanın öz varlığı olmaktadır.


İnsanlık alemini tamamlayan bu öz varlığın bir sonraki safhası vazife safhası olmaktadır. Öz varlık, vazife safhasına geçip bir vazife yapmaya başladığı zaman o anda bir vazife planı varlığı olmaktadır. 


Vazife safhasına geçen bir varlık, tek başına bir vazife yapmadığı gibi artık bir bedene de sahip değildir. Dolayısıyla bu safhaya geçen bir varlık için, vazife planı varlıklarına dahil olmaktadır, ifadesini kullanmak gerekir. 


Bu bilgilere göre, bir insanın öz varlığı mevcut haliyle meydana getirilmeyip belli bir safhanın varlığı olarak ortaya çıkmaktadır. Yani dünyada yeni bir insanlık alemi başlatılırken yeni bir öz varlık meydana getirilmemektedir. Öz varlık, evvelki safhaları tamamlayıp insanlık alemini hak etmiş ve bir insanın öz varlığı olarak ortaya çıkmıştır.


Öz varlıklar, çeşitli şekillerdeki dünya bedenlerini manyetik alanlarından kullanarak ruhların tekamül ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Halbuki bu ihtiyaçlar ilahi olan asli prensip tarafından kainata yansıtılmıştır. Varlığın bu ihtiyaçları karşılamak için çeşitli dünyalarda yaptığı bu tatbikatlara derin bir gözle bakılacak olursa, bitki, hayvan, ve insan hayatlarının kutsal bir özellik taşıdığı da ortaya çıkacaktır. 


Öz varlıklar, gözden uzak süptil alemlerde ünitenin kudretli varlıkları tarafından sessizce meydana getirilmekte, ve kendilerine bağlı ruhların tekamül ihtiyaçlarını tamamlayana kadar da süptil alemlerin birer elemanları olarak o ortamlarda kalmaktadırlar.

Free Hit Counter (01.01.2016)

Copyright © 2016. The Last Knowledge.
Bu site özeldir ve ticari amaç taşımaz.